Taksim, nevizade yürüyeceksiniz zaten.
Ortaköy için meydana çıkmanız lazım tekrar. DT1 e bineceksiniz, ya da başka otobüsler de var, sorun öğrenin.
tt-arena için de dt1'e binin ortaköyün içinden(Zübeyde hanım Lisesi'nin oradaki durak, dereboyu caddesinden), ordan levente çıkar tt arenaya gidersiniz.

Not: dt1 ring hattır.

taksim'den nevizadeye yürüyerek gidiliyor. otobüs durakları meydanda olduğu için yine yürüyerek geri dönüyorsunuz. sonra meydanda yukarıda kalan duraklardan sahile giden 42t'ye biniyorsunuz. alakasız bir saat değilse ve değişmediyse 15 20 dk'da bir kalkar. ama ortaköy durağında değil de kabataş lisesi durağında iniyorsunuz çünkü bu durak merkeze daha yakın. ortaköy'de işiniz bitince tt arena'ya dampire nickli arkadaşın dediği gibi gidin, hiç gitmedim yanlış yönlendirmeyeyim.

gitmek ne kadar zaman alır, trafiğe bakar. hangisi ne kadar zaman alır onu yazsanız yardımcı olabilirdim.

Sıralaman vakit açısından sakıncalı.
Ortaköy besiktas taksim tt arena yaparsan daha az vakit alır.

meraklılar. uzmanları.

ben.

Siz yazıyorsunuz, ben yazıyorum, onlar yazıyor. Wikipedia adı üstünde, kullanıcı katılımıyla oluşturulan, gönüllülerin yazdıklarıyla şekillenen özgür ansiklopedi demektir. Güvenilirliği şöyle tartışılır, kaynak olarak siteyi gösterirsiniz. Ekşi Sözlük gibi düşünün, bir kişi bir konu hakkında gayet tatminkâr ve doğru bir bilgi yazabilirken, bir diğeri sırf eğlencesine konuyu çarptırabilir, yalan-dolan anlatımlarla konunun güvenilirliğini sıfıra indirebilir. Bunu ayırt etmek sizin algınızla alâkalıdır, elbette her doğru ile yanlışı ayırmamız mümkün değil, adı üstünde, öğrenmek için bakıyoruz. Ancak dediğim gibi, dikkatli incelerseniz neyin doğru, neyin yanlış olduğunu birkaç kriterden sonra kolaylıkla anlayabilirsiniz.

Isteyen herkes. Sen bile. Temel bilgi icin idare edebilir ama kesinligine guvenme. Onemli bir konuysa guvenilir kaynaklardan kontrol et. Vikipedi tirt bir sitedir. Ingilizcesi dbiraz aha guvenilir.

İngilizce ve Almanca makaleler daha güvenilir. Kaynakları incelemek lazım. Kaynak sağlamsa sorun yok ama kaynak yoksa ya da çok tırtsa pek inanmamak lazım.

her maddede "geçmişi gör" bölümünden hangi tarihte kim ne katkı yapmış görülebiliyor.

güven konusunda gelince, kimi maddeler var ki objektif olmadığı bariz, ki bunlarda genellikle "bu maddenin güvenilirliği konusunda tartışma var, şu adresten tartışmaya katılabilirsiniz" gibi uyarılar yer alıyor.

türkçe maddelerin %90-%95'i oldukça güvenilir ancak ucu kültüre dokunan konularda elbette kimileri taraflı düzenleme yapabiliyor, neticesinde kilitli maddeler hariç tüm maddeler kullanıcılar tarafından değiştirilebiliyor. tabii değiştirilen bölüm yöneticiler tarafından uygun görülmezse (tarafsız değilse vb) siliniyor genelde.

bunlara paralel olarak, türkçe maddelerin %95'ine güveniyorum. örneğin şu an "insan" maddesi her ne kadar kısmen yetersiz olsa da güvenilir. yani, "insan" maddesindeki bilgiler biyolojiye dayanıyor ve tamamen bilimsel. bu sayfada evrim karşıtı herhangi bir bilgi yok, ki olması gereken bu.

Şahsen çok ender kullanıyorum Vikipedi. Yarak kürek şeyler de çıkabiliyor karşına. Bir vakitler rahmetli bir müzisyen için dört dörtlük sayfa yaptım, bir hafta uğraştım, tüm 45'liklerini taradım, şarkı sözlerini girdim, konser bilgileri verdim vesaire; Vikipedi'den "Bu yaptığınız Vandallığa girer, yanlış bilgi girmeyin" diye mesaj geldi, tüm yaptıklarım silindi, benden öncekinin yazdığı 5 satırlık bilgi yüklendi sayfaya. "Yok ebenin amı Ali Sami" dedim. O gün bu gün uğramam.

yıldızlı maddeler çoğunlukla editör denetiminden geçtiğini gösterir. İkincil olarak, önemli bir bilgi veriliyorsa mutlaka onun kaynağının da verilmesi gerekiyor. kaynak da çoğu zaman gazete haberlerine ya da makalelerden alıntılara dayanıyor. İngilizcen kuvvetliyse ve arayacağın şey global bir madde ise ingilizce vikipedi'den aramanı tavsiye ederim zira tarafsızlık ve moderatasyon orada daha önemli tutuluyor.

"dayak yesen de, kızılcık şerbeti içtim de"

atasözü değil ama...

o seven de döven de baba değil miydi ?

başka dilden olur mu? (bkz: karınızı düzenli bir biçimde dövün)

karınında sıpayı sırtında sopayı eksik etmemek

eksik etek

ismail cem.
Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi'ni okuyabilirsiniz kendisinden.

ziya gökalp denilebilir.

(bkz: prens sabahattin)

teşekkür ederim. ismail cem'e karar vermiş bulunuyorum. darısı okuyup, özetleyip, eleştirmeye...

özeti ve eleştiriyi gönderirim okuduktan sonra :)

ben doğan avcıoğlu'nu öneriyorum. geç değilse tabii.

işte yine kafam karıştı :/ doğan avcıoğlu'da okunası :/

benim aklima direk besiktas gelmisti ama zaten sen yazmissin..

osmaniye, nişantaşı, şişli, mecidiyeköy...

Ataköy

özür dilerim ama bence yazılanların hepsi fiyat/performans açısından bok gibi yerler. istanbul şehir merkezinde aradığınız gibi güvenli, şişlenmeme garantisi olan bir semt yok. belki kadıköy diyeceğim ama çok iyi bildiğim bir semt değil.

bir kere mecidiyeköy zaten mahşer yeri gibi, gürültüsü, kalabalığı, eksoz kokusu insanı 3 günde depresyona sokar, direkt gözden çıkarın. şişli ve osmanbey akşam 9'dan sonra sokaklarında birbirinden tuhaf tiplerin dolaştığı tekinsiz bir muhite dönüşür. nişantaşı bunlara yakın olmakla beraber güzel bir semttir ama pahalıdır, gün içinde trafiği hiç çekilmez, toplu taşıma bağlantısı ise yok gibi bir şeydir. metrosu var ama yakın oturuyorsan. otobüsü var ama sadece beşiktaş mecidiyeköy arası işler, o da trafik yoksa. tek kişilik sıradan bir daire için ayda 1300-1500 lira civarı bir parayı gözden çıkarmak zorunda kalabilirsiniz. beyoğlu çevresinde cihangir ve kabataş/gümüşsuyu var fakat buraların da pek güvenli olduğu söylenemez, ayrıca arabasız veya taksisiz pek çekilecek yokuşlar değiller, kiraları da uçuk. beşiktaş yine en mantıklısı gibi gözüküyor ama beşiktaş'ta yenilenmiş güzel bir daire için yine en az bir 1300 civarı gözden çıkarmak gerekebilir. beşiktaş da güvenli bir semt değildir. çırağan'da tuttuğum eve tuttuktan 1 ay sonra hırsız girmişti. gece 11'den sonra dolmabahçe-barbaros-çırağan arasında tinerciler dolaşmaya başlar. bahçeşehir üniv. önündeki deniz kıyısı da buna benzer bir bölge ama günün her saati dandik..

bence en mantıklısı güvenlikli site, garaj vs ama bu tür lüksleri de şehir merkezinde ancak binlerce lira kira ödeyerek bulabilirsiniz. öteki türlü her şekilde risk alıyorsunuz.

levent, etiler, ulus, ortaköy sırtları, balmumcu diyeyim de en azından tavsiye de vermiş olayım :)

anadolu yakasının semtlerine bakmanı öneririm

yıldırım mahallesi . bayrampaşada olduğuna bakma, güzel ve temiz yerdir . insanları iyidir . parkada, forum istanbul ve çevresine yakın, merkezi yerlere ulaşımı kolay sağlanan bir yerdir .

Şişli Bomonti olabilir.

Hem merkezde, Cevahir AVM yürüyerek 10 dakika. Taksim'e de çok yakın Beşiktaş'a da.

fulya

tek doğru cevap var. Cihangir

dostum senin yerinde olsam taksim yerine kadıköyde takılırım yine eğlenceden geri durmam ve suadiye,erenköy,kızıltoprak,feneryolu gibi semtlerde yaşarım hem gürültüden şehrin kalabalığında uzak,nezih hemde tam yaşanılası yerler hemde kadıköyede yakın oh miss,
tabi illa avr.yakası taksim diyosan da sakin,nezih semtler olarak cok yakın olmamakla birlikte uzakta olmayan emirgan,rumelihisarı olabilir sahil kısmından sarıyere doğru uzanan semtlerede bak derim.
beşiktaşmış şişliymiş hele mecdiyeköymüş aman uzakk durr derim :)

Baska gelir kaynagi yoksa 2-3 bin lira maasla istediginiz seyi yapamazsiniz. Standartlari dusurmeniz gerekiyor.

büyükçekmece

bayrampaşa demiş arkadaşın biri. istemsizce güldüm. neresi yaşanabilir oranın. istanbul'un klasik varoş semtlerinden biri. apaçi yuvası. gaziosmanpaşa kadar olmasa da. darkrocq'a katılıyorum. istanbul'da öyle bir yer yok.

zaten normalde oppo ve blue oynamasan da hl2 ye geçebilirsin.

bir şey olmaz geçin.

decay pc'ye cikmadi zaten, ps2 icin cikarildi sadece..

decay de oynayın.

Hergün Ortaköy-Beyazıt git gel yorulursun be abicim.Kocamustafapaşa,Fındıkzade taraflarına baksan?

kabataşa otobüs oradan da tramvay yapabilirsin. süresi 45 dakikayı bulur.

yav bir seçenek de üsküdar. iskeleye 15 dakika yürüme bir ev var 1 saat sürecek iki vasıtayla. ortaköyden kabataşa falan otobüs var mıdır sık geçen ne kadar sürer? yorulacaz artık başka varsa alternatif bildiğin öeriye açığım.

ortaköyden kabataşa araba yok. beşiktaştan aktarma yaparsın. 1 sene ortaköy-samatya yapmış biri olarak, yapma etme diyorum.

Üsküdar'daki ev de eziyet halini alır değil mi? 50 dakika tramvay+vapur bir de 15 dakika yürüme?

ortaköy'de ucuza bulacağın daireden çok bir şey bekleme. ayrıca ortaköy beyazıt'a uzak. okuluna yakın bir yerlerde eve çıkmanı tavsiye ederim.

beşiktaş'ta oturup beyazıt'da okumuş, 6 yıldır da ortaköy'de oturan biri olarak; 1-ortaköy'den eminönü'ne de kabataş'a da tek otobüsle gidilir. deniz kıyısındaki ana cadde üzerinden sarıyer tarafından gelen otobüslere binebilirsin. eminönün'nde inip 10-15 dakika aralardan yürüyeceksin ya da kabataş'ta tramvaya aktarma yapıcaksın.
2-trafik derdi olmasa bu yol yarım saatte bile gidilir. ama ortaköy trafiği pistir. otobüsten beşiktaş'ta inip ortaköy'e yürürsün genelde. ama okul saatleri iş çıkış saatlerinden farklı olacağı için trafiğe takılmaya da bilirsin.
3-fındıkzade-çapa ... sevemedim oraları. ama beşiktaş da olabilir. ya da galata kulesi civarı. 3 kişi orta karar bi eve sıkışabilirsiniz oralarda.
4-ortaköy'de bi oda bi salon 700 civarı bulunur. evler eskidir.

Aynen fındıkzade çapa tarafını bende sevemedim bir türlü. ev arkadaşı olmadığı için de beşiktaş, kabataş, galata pahalı geliyor. çare ev arkadaşı bulmakta işte.

biraz marjinal bi elemansan samatya-kumkapı tarafını tavsiye ederim sana.

kocamustafapaşa zaten candır, o ayrı...

Yok malesef tamamen sıradan süt-memur çocuğu bir tipim.

ozaman ya çapa ya beşiktaş. başka yerde olmaz.

Peki abi.

Ortaköy'ün yokuşu dik tepelerinde ucuz yerler var fakat aslında ortaköy ucuz bir semt değil.
Beyazıt'ta okuyan birisi için pek mantıklı bir yer de değil ayrıca.

Ortaköy dışında bir yerlere bakmalısın.

İstanbuldayım zaten civar yerleri az çok biliyorum kendime göre bir yer bulamadığım için ve ortaköy ucuz dedikleri için sordum. değilse işim olmaz zaten :)

Ortakoy besiktastan nasi daha ucuz ya?

Gerci bence besiktasta da kalinmazdi da ben de 3 yil besiktas-beyazit yaptim.

Tek onerim tramvay yolundan fazla uzaklasma. Trafik derdi olmamasi cok farkediyor. En az 30-45 dkn onde olursun tramvayda.

Bi de ortakoy cok ters bi yer

kesin öccü falan çıkıyordur bu kadar basit oyun olduğuna göre

www.youtube.com

Ben bu oyunu bitirdim ama işkence gibiydi, saatlerimi harcadım. 4'te sıkıştıysan zaten 10'uncu bölümü geçemezsin kesin, hiç deneme, akıl sağlığı için daha iyi.

Hile sayılmaz ama bunu deneyebilirsin:
www.mabuhaynet.com

Ayrıca:
(bkz: the world's hardest game)

zor değil de uğraşman lazım. dönen şeyin iç kısımlarına doğru girip çıkıp zigzag çizerek sarıları toplayacaksın. geçtim ben :)

hava güzel olursa ve henüz yapmadıysanız :

- notre dame'ın kulelerine çıkın. en yukarıya. manzara, mimari çok etkileyici, notre dame'ın kamburu romanına girmiş gibi hissediyorsunuz.

- bahçelerde oturabilir, keyif çatabilirsiniz. jardin des tuileries ve jardin de luxembourg bu işler için uygun, merkezdeki bahçeler. batıda bois de boulogne var, çok methediliyor.

- père lachaise mezarlığı. ünlülerin mezarlarını gezme adetiniz varsa uğranabilir.

- centre pompidou ve musée d'orsay'e gidin, eğer hala müze gezme konusunda isteğiniz varsa. louvre'a göre daha modern eserler var bunlarda.

- marais'de güzel kafeler olduğu söylenir. hiç yolum düşmedi. montmartre'da da ilginç bir şeyler var derler ama orada sadece sacré coeur'ü görebildim. quartier latin'den de bahsediliyor, burayı da merak ediyorum. bunları araştırabilirsiniz :)

-chateau de vincennes de planlara eklenebilir. şehrin doğusunda kalan eskilerden bir şato.

giysi, yeme içme konusunda pek bir bilgim olmadığından bir şey söyleyemiyorum. 2 hafta önce paristeydim, görüp beğendiğim veya gidemeyip içimde kalan yerleri paylaştım.

La Bohème peşindeyseniz Marais +1..

Kesinlikle ve kesinlikle burada yemek yiyin. www.relaisentrecote.fr Pişman olmayacaksınız :)

- La Vallée Village
- Saint Germain

quartier latin'de krep yiyin.
hem fiyatları uygun hem de enfessssler....

not: krep deyip geçmeyin, gayet restoranda yanında şarapla falan...

- yine mezar ziyareti için panthéon önerilebilir. jardin de luxembourg'un hemen yukarısında. ama araştırın da sevdiğiniz hayranı olduğunuz filozof, fikir adamı vs varsa gidin. yoksa pek bi şey yok, bildiğin kilise, ortasında da bi sarkaç var dünyanın döndüğünü kanıtladığı iddia edilen :) güzel bir bina olduğunu reddedemiyorum tabii :)

- 10'lu metro bileti alın, teker teker çok uğraştırır.

www.lerelaisgascon.fr antrikot yiyiniz

1. pazar günü genelde mağazalar kapalı olur, fakat le marais bölgesi diğer yerlere kıyasla daha canlı olur. le marais de place des vosges, hotel de sully, hotel carnavalet gibi yerleri gezebilirsiniz. rue des rosiers ve rue des francs bourgeois sokaklarında ilginç tasarımları olan mağazalar var. ayrıca değişik çay çeşitleri satan "çayevleri" var.

2. www.aupieddefouet.com
www.eat-out.net

buradaki yerel halkın gittiği ucuz restoranlara bir iki örnek.

kendi kriterlerinize uygun olarak şu sitelerden restoran seçebilirsiniz:

www.lefooding.com
parisbymouth.com
alexanderlobrano.com

tüm cevaplar çok yardımcı oldu, tekrar teşekkür ederim vakit ayırıp cevap yazanlara.

seloteyple sar istersen sıkıca :) değiştirmeye değeceğini zannetmiyorum, o kadar kolay edinilen bir belge ki adın ve sınıfın okunduğu sürece çatlaması falan kimsenin umurunda olmaz herhalde :)))

3poxT'nin dediğine katılarak, "aslında çok da önemli değilsiniz temsilcimizle muhatap olun daha mühim işlerimiz var" demektir temsilci göndermek.

özgüvene bak arkadaş öyle uçağın basamaklarına kadar apronda öpüşerek karşılamak uğurlamak ne demek

Lozan'da Türkiye'nin İsmet paşa tarafından temsil edilmiş olması o dönem verilen bireysel bir karar değildi, zira mecliste lozanla ilgili pek çoğu çok sert geçen tartışmalar meydana gelmiştir.

Dönemin başbakanı Rauf bey Lozan'da başdelege olmak istiyordu ve mecliste savaş meydanında kaznılan zaferin masada sağlanamayacağından kuşku duyan ciddi sayıda mebus bulunuyordu.

neticede lozan, 624 yıllık imparatorluğun hesabının görüleceği ve türkiye cumhuriyeti'nin tescili olacaktı.

Lozan'a gidecek olan delegeler bakanlar kurulu tarafından tespit ediliyor ancak bazı milletvekilleri "heyet-i vekile, vazifesini suistimal etmiştir" görüşünü savunuyor ve "hepimiz gidelim" teklifinde bulunuyorlardı. hatta toplantılarda bir ara "meclis bu seçimi yapmaya ehil midir değil midir?" tartışmaları bile yaşandı. (bkz: TBMM Lozan tutanakları)

Mustafa Kemal, Rauf bey'in başkanlığında lozan'a gönderilecek ekibin başarılı olacağından emin değildi, mudanya mütakeresinden sonra aklında olan isim ismet paşa idi.

Lozan'a gönderilecek heyetle ilgili görüşmeler devam ederken meclise "yeterlilik konusunda" iki önerge verilmiş, devam eden görüşmelerde delegelerin meclis tarafından seçilmesi ve bakanlar kurulu'nca alınan kararların onaylanması 61 oya karşı 121 oyla kabul edildi.

İsmet paşa bu seçimden sonra şu konuşmayı gerçekleştirdi,

"...
Yüce meclisin itimat ve teveccühüne teşekkür ederim. buna istinaden sulh konferansında milli isteklerimizin müdafaa ve istihsaline çalışılacağı tabiidir. Konferansta murahhaslarınızın hattı hareketi, yüce meclisçe kabul edilen anlaşmalarla misak-i milli'den mülhem olacaktır.
..."

yani, ismet paşanın lozan'a gitmesi atatürk'ün fikri üzerine meclisin kararıdır, Atatürk, ismet lozan'a sen git diyerek göndermemiştir.

Atatürk'ün gitmemiş olma sebebi ise, yürütülen kurtuluş hareketinin lideri olarak bulunduğu mevkii itibarıdır.

yıllar önce sormuştum bunu:

"ee devletin başındaki adam kendisi gitmez ki" denmişti.

Daha resmi olarak tanınmamış bir devletin başındaydı. Meşruluğu tartışmalıydı. Lozan'a gittiğinde itilaf devletlerince tutuklanabilirdi. Bu yüzden bildiğim kadarıyla cumhuriyet döneminde Atatürk hiç yurt dışı seyahati yapmamıştır.

konferansa katılım devlet başkanı seviyesinde değilmiştir muhtemelen. mesela ingiliz kralı değil, başbakanı değil ola ola dışişleri bakanı var sanırım. m kemal niye gitsin dışişleri bakanıyla konuşmaya?

"mütekabiliyet esası"yla açıklanabilir diye tahmin ediyorum. bu tarz toplantılara katılan diplomatik temsilcilerin statülerindeki eşitliğin esas alınması gibi.

çift vatandaş oluyor !

Ulkeden ulkeye degisir, bazi ulkeler (misal Almanya) cift vatandasligi kabul etmiyor.

olmuyor

ex-gf'lerden biri fransa dogumluydu, 2 yasinda italyaya gocmus ve o zamandan beri orda yasiyordu. yalnizca suresiz oturma izni vardi. vatandaslik basvurusu yapabilmesi icin 18 yasini doldurmus olmali ve minimum 3 sene calismis olmasi gerekiyordu (kendi dedigi sey)

simdi olmustur o ayri.

* kiz turk ebeveynlere sahip, tc vatandasi

vatandaşlıkta 2 usul vardır genel olarak
1- kan bağı
2- doğum yeri

türk anneden veya türk baban olan çocuk türktür denir.
doğum yeri esasını kabul eden bi ülkeden doğan türk ana babanın çocuğu çifte vatandaş olur.

yalnız vatandaşlık kanununda bi değişiklikler falan olmuştu, yamuluyorsam düzeltiniz.

(bkz: jus soli)

(bkz: jus sanguinis)

2000 yilindan beri almanya'da oluyor. 23 yasinda karar verip bir vatandasliktan cikmasi gerekiyor ama.

atrix arkadaşımda var, enfes bir telefon. adamlar parmak okuyucu bile koymuşlar :) eğer istersen senden başka kimse açamıyor telefonu... ilginç ilginç şeyler...

Desire S de olabilir , ama sakin aceydi falan düşünme bile. Atrix iyidir.

nexus s orada satılıyor mu ve ne kadar bilmiyorum ama tavsiye ederim.

nexus s de bulabilirsin belki evet, 850ye biraz zor olabilir gerçi

sony ericsson xperia neo v alabilirsin.

zenci ev arkadaşım amerika'da kaldığı otele gece alınmadığını söylemişti. ertesi gün de kahvaltı servisi yapmamışlar beklemiş beklemiş servis olmayınca kafası atmış müdüre gitmiş özür dilemiş müdür bir de pardon amerikalı zenci sandık seni demiş.

bu da böyle bir anısıdır.

Irkçılık denir mi tam olarak bilemiyorum, ama yeni tanıştığım kişilerden bir kısmı Türk olduğumu öğrendiklerinde, ya abartılı tepkiler veriyorlar(yüksek desibelle şaşırıyorlar "aaa öyle mi?" gibisinden) ya da awkward silence olabiliyor.

ne kadar ırkçılık sayılır bilmiyorum ama çok kere "müslüman mısın?" sorusuna maruz kaldım. ülke fransa. müslüman değilim ama müslümanım desem ne diyeceklerdi bilmiyorum. müslüman değilim deyince de "ailen müslüman mı peki?" sorusu geliyor :)))

ben yolcu gemisinde çalıştım. gerzek türkler zenci ve hintlileri beğenmiyorlardı. hintlilere "pis" zencilere "köle" diyorlardı kendi öküzlüklerine bakmadan. bunu diyenlerle konuşmamayı tercih ettim.

İsveç'te duyduklarım:

4 adet Türk genci(ben dahil), bir bara girmek istiyor cuma; üstünüz düzgün diye değil almıyorlar. sonra daha özensiz 'İsveçli'lerin girdiklerini görüyoruz çok geçmeden.

Aynı mekan, ki biraz ırkçı olarak adı çıkmış zaten, bir ortamda bir tanıdık anlatıyor. 2 kişi mekana girmeye çalışıyorlar, kapıdaki bodyguard almıyor içeri ve direk de suratına söylüyor tipini beğenmedim diye. ırkçı mısın değil misin diye tartışma başlarken bodyguard elemanın bileğinden çevirip yere seriyor ve 10-15 dakika üstüne oturuyor. Bodyguard'ların böyle bir hakkı varmış sanırım belli bir çerçevede. Belli bir sonra sanırım bırakıyor, oradan geçen polise gidiyor bu iki arkadaş, derdini anlatıyor falan. Orada bir şeyler oluyor hatırlamadığım(sanırım polisler ile bodyguard tanışık), bu iki arkadaşı iki ayrı polis arabasına alıyorlar, bir yarım saat falan gezdiriyorlar hiç bir şey demeden. sonra da galiba kel alaka bir yerlerde bırakıyorlar. mağdurlardan biri bu işin peşinde baya koşturuyor, şikayette falan bulunuyor ama sonuç alınamıyor.

bir arkadaşım ile onun arkadaşı(Türk) İsveç'te 2 adet nazi özentisi(dazlak, atlet ve siyah botlu tipler; ne deniyordu unuttum) adam tarafından fena dövülüyor durup dururken. yetmemiş gibi ardından polise gidiyorlar, ki birinin burnu kırıp suratı kan içinde, kimse sallamıyor.

aynı zamanda ülkedeki işsizlik oranının büyük bir kısmı göçmenleri kapsıyor. Ve ülkenin başbakanı işsizlik problemini savunurken "işsizlik aslında o kadar yüksek değil, o işsizlerin çoğu göçmen" gibi bir açıklama yapıyor. Gerçi bu söylemi ben yanlış anlamış olabilirim, çünkü iş politikaya ve medyaya geldi mi çok dikkatli herkes; bir küçük hatada istifaya kadar yolu var ama kimse sallamadı bu söylemi.

isveç gibi cennet mekana leke düşürmek istemezdim ama :)
(bkz: birinci dünya problemleri)
(bkz: ırkçılık)

burası türkiye hocam.

burası adana !

tam anlamıyla insan bunlar. gerçekten böyle düşünüyorum.

istediklerinin önüne ket çeken şeye karşı koymuşlar.

insanlık bu değil. bu kadar yasayı, medeniyeti millet kendine engel olanı bıçaklasın diye kurmadık herhalde. olsa olsa ilkel insan bunlar. toplum yeteri kadar gelişemeyince birey de geride kalıyor.

(bkz: çok ayıp ediyorlar)

facebook + kezban = olaylar olaylar

çok uygun bir hareket olmuş. hatta keşke biraz daha ileri gitselermiş.
(bkz: doğal seçilim)

hırçın bi gençlik yetişiyor. bunlar, on ya da yirmi yıl sonra "insan nedir" sorusuna apayrı cevap olacak kişiler. bıçaklayan 17yaşında. alttaki yorum da iyi, erkek için kavga etmeleri mi sorun yoksa lilseli kızların bıçak taşıamsı.

çağımız bakır bile değil. evrim tersine işliyor. fiziksel olarak evrimleşen insanlar ruhen tersine dönüyorlar. fiziken ve ruhen çatışan insanlar böyle taşkınlıklar yapıyor. kötü. sövmekle birşey değişmez, burası türkiye deyip yola devam etmek de iyi bi seçenek değil ama yapabileceğimiz de pek birşey yok sanki. keşke insanlar "bilinç" sahibi olsalardı.

dikkatini çekerim ticaret lisesi diyor...

abi nereye gidiyoruz ya?!? şaka gibi..gerçekten şaka gibi!

HAHAHAHAHAHAHAHAAHAHHA

evet böyle düşünüyorum.
ekleme: yok yahu manyak ya da sosyopat falan da değilim ama komik yani... ne insanlar var ya.

hep verdiğim örneği vereceğim:

70lerde fb gs maçları tek (karışık) tribün izlenirmiş.

şimdi (yanılmıyorsam) derbilerde 6-7bin polis görevlendiriliyor. daha da güvenlikçiler var şahsi korumalar var. diyelim ki 10bin insan.

bir komando taburu 400 asker ancak tutuyor. 25 tabur gelmesine rağmen derbi maçlarda yine olay çıkıyor.

türkiye kuzey ırak operasyonlarının sadece bir kaç tanesini bu kadar askerle yaptı. çoğu 3-4 tabur askerle yapıldı.

nereden nereye gelmişiz...

ikinci sorunuza cevap olarak:

diskten silinen dosyalar aslında tam olarak silinmiyor. eskiden bulundukları alan üzerine yazılmaya açık hale geliyor, bu alan üzerine bir şey yazılmadığı sürece de orada duruyorlar. bunları kurtaran programlar olduğu gibi silinen yerin üzerinden 50 kere geçerek izleri yok eden programlar da var. kısacası olay sizi izlediğini düşündüğünüz şahısların ne derece pro olduğuna bakıyor.

bi ihtimal şizofren olabilir misin?

@waryemez öyle bile olsa bu izleniyor olduğu gerçeğini değiştirmez. Unutma, sen, vekillerin, parti binalarının, parti mensubu ailelerin alanen midibüslerle ortam dinlemesine tabi tutulduğu; televizyonlarından görüntülü izleme ve dinleme cihazları çıktığı; meclis odalarından görüntü kaydeden prizlerin dahi çıktığı bir ülkede yaşıyorsun. Geri kalan meslek erbaplarını düşün; özellikle gazetecileri, televizyoncuları, radyocuları, ... Onları dinleten, izleyen ve daha da kötüsü işleri düştüğünde eşinin çocuğunun, yuvada servise binen minicik bebeğinin bile görüntülerini şantaj için kullanabiliyorlar. Kimsenin özel hayatı kalmadı. Şu anda tüm bu "haksız" şekilde özel hayata tecavüz yolu ile elde edilen ortam dinlemeleri, telefon dinelemeleri, gizli kamera ve ses kayıtlarını basında kullanmanın para cezası var ve mahkemede delil olarak geçerlilikleri bulunmamakta. Fakat bu uzun sürmeyecek. Yeni anayasayla "birey" olma özgürlüğü, "özel hayatın gizliliği" tamamen yok edilecek ve kişilerin tuvalette kaç santimlik kaka yaptığı dahi basında "ceza getirmeden" paylaşılabilecek. Anlayacağınız, siz bugün o böcekleri, ortam dinleyen ve şans eseri parti binasının gücenlik kamerasına yakalanan araçları veya gizli kameraları hayatınızdan çıkartsanız bile yarın yeniden gelecekler. Üstelik elde ettiklerini "aman beş bin lira ceza alırım" diye düşünmeden direk paylaşacaklar. bence yapmamız gereken şey tamamen soyunmamız ve toplarımızı özgürce sallayarak dolaşmamız. Bizim hayatımızı gizlice görmek isteyenler, gözlerini çıplaklığımızla doyursunlar. Bizi gizlice dinlemek isteyenler, mis gibi osuruğumuzun o pantolonsuz muhteşem senfonisini dinlesinler. Belki o zaman medeniyete erişiriz...

istanbul'un yabancisiyim, o yüzden surdan metrobüse, ordan su otobüse bin seklinde cevap verirseniz sevinirim.

yenikapı'dan otobüse veya taksiye binip bir şekilde eminönü'ye ulaşın. oradan vapurla üsküdar'a geçin. oradan da altunizade'ye giden bir otobüse binin ya da taksiye atlayın. trafik yokken üsküdar altunizade arası taksiyle 25 lirayı geçmez herhalde. bu arada eminönünden sonrasını tahminimce anlattım. birileri onaylarsa sevinirim.

yenikapıdan eminönüne banliyo tren var 15-20 dk'da 1. Kime sorsan gösterirler. Sahilde.

tünel'i(17 ocak 1875) metrodan saymazsak ilk metro aksaray-havaalanı hattı olan M1 3 eylül 1989'da girmiş hizmete.. kim vardı başta bilemicem..

Tünelin açılışı Hekim İsmail Paşa döneminde, metronun açılışı Nurettin Sözen döneminde olmuş.

tr.wikipedia.org

hafif metronun temelleri muhtemelen dalan döneminde atıldı. metroya benzeyen metromuz ise nurettin sözen döneminde planlandı diye biliyorum.

kupeyi sag kulaga takmak

konuşma tarzı ve haraketleri.

konuşma şekli

kaş aldırmak, ortadan aldırmak değil kastım.
bir de efemine hareketler ve konuşma stili. o değil gay olmayıp efemine olan modacılarımız var.

ayrıca sayın erkekler salash pantolon size hiç yakışmıyor ıyy.

kaşları aldırmak. ama sadece arasını değil. alt taraflarını falan da aldırıp şekillendiriyorlar ya. o benim demek istediğim. küpe 2 kulakta da birer adetse normaldir.

eşcinsel kardeşlerimiz eğer benliklerinden memnun, karakterleri ile barışık iseler her cinsin yaptığı gibi cinsel yönelimlerini dış görünüşlerine yansıtırlar, hedefledikleri kesime çekici görünmeye çalışırlar. bunu da renkli pantolonlar, asimetrik saç kesimleri, hafif bir göz makyajı, kadın reyonundan alınan veya zara vb mağazalardaki sırf gayler için üretilmiş gibi görünen giysiler vb şeyler bu çabanın parçaları olabilir. ama bunları yapıp heteroseksüel, biseksüel, aseksüel gibisinden değişik tercihlere sahip insanlar da var olabilir. asimetrik saç kestiren her erkek gay olacak diye bir kural yok yani. çok dışa vuranlar hakkında tahmin yürütülebilir ama kime ne yani, herkesin elindeki kendine.

ağda, saç, kaş vs şeyler herkesin yapabileceği şeyler. eşcinseller de yapabilir. ha kaşını incecik alırsan feminen gözükürsün ama.

vücut dili

alınmış kaş.

saç, kaş, tırnak gibi konularda hassas olması, aşırı bakımlı olması gay mi acaba diye düşündürmez beni. gay olmakla efemine olmak çok farklı.

gay demesinler diye tekkaşlı olmayak, yapmayın etmeyin :D

bence kaş aldırma yada küpeyi sağa takmak falan hiç öyle bir şeyin göstergesi değil. sen kaşlarını beğenmiyorsun, beğenmediğin bir şey neden vücudunda bulunsun ki ? küpeyi de sağa yakıştırıyordur, o tarafa takar.

bana göre belli eden diğer erkeklere bakışı. ortama karizma bir adam girince ona nasıl baktığı. bakışları en çok belli eden bence.

günlük kullanılan fondötenler, kıyafetler vs. çok belli ediyor abicim. Bir de yürüyüş şekli ve konuşma şekli. Ve kesinlikle kesinlikle bayan çantası kullanıyorlar.

Kız, "yaşımı büyük söyledim, bilmiyordu" dese ?

yok yok

herkes acık ve net konusuyor.

erkek dıyor kı "bılıyordum yaşını"

kız dıyor kı "bılıyordu yaşımı"

herkes her seyı bılıyor.

bu halde ceza alır mı ?

deniyor ki , hadi bu kiz kucuk , akli ermiyor , iliskiye girmenin sonucu nedir nasil olur kafasi calismiyor , ama be adam sen kazik kadar adamsin, senin bunlari bilip dusunmen oyle hareket etmen gerekiyordu . kiz sana yalvarsa da yapmayacaksin .
fakat , kiz 17 falansa , oglan da mesela 19 20 diyelim yasi kizdan cok buyuk olmasin , oyle ahim sahim bi ceza almiyro saniyorum . hapis yatmak olmuyor galiba

Kızın isteği olması veya yaşını yanlış söylemesi değiştirmiyor. Ceza var her türlü. Cezanın boyutu değişebilir tabi şartlara göre onu tam bilmiyorum.

işte ne kadar ceza alacak? yıllarca yatacak mı mesela?

kızın ya da ailesinin sikayetçi olması gerek. 1 ay yatar
biliyorum :/ asdsa

(bkz: Damatlar koğuşu)

kamu davası her türlü açılır, kaçışı yok o işin.

yersin cezayı.

birde o yaş kızlar genelde duygusal olarak stabil olmuyorlar, bir gün aşkım diye ilişkiye girip ertesi hafta bana tecavüz etti, rızam harici beraber oldu diye karakola başvurabiliyorlar dikkat et. son 2-3 ayda en az 3-4 haber gördüm benzer şekilde.

şikayet süresi 6 ay bu arada, unutmayalım.

yakın zamanda o s c a r'dan fransa için yardım aldığımdan, birilerine en azından şehir/ülke için bilgi vermede kolaylık sağlayacağından, yaban ellerde türkçe konuşan birinin gerektiği durumlar için iyi olabilir, çok iyi olur çok da güzel iyi olur.

şahane olur valla

bugun zaten bu olayi oscar la konustuk ben bu olayi zaten sonuna kadar destekliyorum,önceden de adi gecen bi entry yazmistim.

en basta böyle bi duyurunun tecrübesiz yurtdisina yeni cikacak arkadaslara yardimci olma durumu var,özellikle x ülkesine calismaya giden kisiler icin cok daha önemli bu durum cünkü yepyeni bir ülke ,bazen bilinmeyen bir dil gibi zorluklar var.erasmus ya da regular ögrenciler icin nispeten daha rahat bir durum söz konusu olsada her kesimden yazara yardimci olacak bi durum.

ben böyle bir seyi sonuna kadar destekliyorum belirttigim gibi.

ayrica forum,websitesi etc gibi seyler hazirlayacak ,yardimci olacak arkadaslara da bende yardimci olabilirim.

zaten viyana da yasiyorum uzun süredir burdaki cogu kisi biliyor,bu taraflara gelen bir cok kisiye ya da almanya taraflarinda edindigim tecrübelerde dahil olmak üzere yurtdisi tecrübelerimi cogu zaman aktarmaya calisiyorum.ama böyle bir olay benim gibi durumda olan bir cok kisiye hem imkan saglar hemde gidecek kisilere yardimi dokunur...

Bunu aslında yapmak mümkün. 6 ay önce Stuttgart'a taşındım. Taşınmadan önce de pek bir bilgim yoktu aslında. Sözlükteki Stuttgart başlığına yazan herkese mesaj attım ve maydanozgiller cevap verdi, baya konuştuk, tartıştık, geldiğimde de tanıştık.
Yani, sub-etha'dan da olabilir, ama sub-etha'sız da mümkün. Olursa katılırım elbet.

Dampire, evet mumkun tabi ki. Ben de zamaninda Paris'te birilerini gezdirdim, agirladim vs. fakat veritabani vb. bir sey yaratirsak daha kolaylasir surec.

Bir de 3-5 kisi ile pek espirisi olmaz zaten de misal Bati/Orta Avrupa'da 50-60 kisi cikarsa katilacak olan o zaman enteresan olabilir.

Ben şöyle bir istatistik vereyim,
bi tane galatasaray blogu açmıştım, hem almanyadayken türkçem gerilemesin hem de maç yorumlayayım falan diye, sözlüğe de linkleri koyuyordum, siteye giriş yapan 9000 kişiden 1000'i yurtdışından bağlanmış. bu tabiki futbol forumu olduğu için yabancı ülkelerdeki insanların pek ilgisini çekmiyordur ama yinede elimde olan bir istatistiği paylaşmış olayım -sözlükteki "neredeler" kısmından bağımsız"

Almanya
310
Amerika Birleşik Devletleri
178
Birleşik Krallık
85
Avusturya
41
Fransa
41
İsviçre
37
Hollanda
28
Ukrayna
28
Belçika
23

kendi açımdan ben de fikre/oluşuma katkıda bulunmak isterim.

şöyle ki, öncelikle burada dampireın yöntemine tamamen katılıyor ve zaten böyle bir oluşumun var olduğunun altını çizmek istiyorum.
geçen yıl 3 aylığına amsterdam'a gitmeden önce amsterdam başlığına yazmış bir çok yazara mesaj attım, bir yazar (nick vermeyeyim, ayıp olmasın) geri döndü, neticede adamın evini 25 gün işgal ettim neredeyse, hakkını ödeyemem.

ama diğer yandan ben amsterdam'dayken "arkadaşımla bir gece kalacak yere ihtiyacımız var, yoksa istasyonda sabahlayacağız" diye mesaj atan birine "yerim yok üzgünüm ama lütfen durumundan beni haberdar et" dediğimde (yine nick vermiyorum) tenezzül edip bir cevap alamamışlığım da var.

bunları sadece olayın iki boyutunu da göstermek amacıyla yazıyorum aslında, sadece couchsurfing amacı güdülecekse pek hoş durumlarla karşılaşılmayabilir, ya da misafir kabul edemeyecek yazarlar veritabanında bunu bir şekilde belirtebilir de. hoş misafir etme işi de adamına göre değişir, son dakika gelip garda sabahlayacağım diyen adama plansızlığı ve yaşam tarzı bana uymadığından yardım etmeyi tercih etmem ama on gün önce bana doğru düzgün derdini mesajla bildiren birine evimi/odamı açabilirim de.. yani ben böyle düşünüyorum, bilmem herkes nasıl düşünür.

son olarak, almanya/pforzheim isimli küçücük bir şehirde yaşıyorum, stuttgart ve karlsruhe için yardımımı esirgemem.

veritabanı konusunda da sisteme aktarılacak datayı vs. şeyleri oluşturabilirim, bu işle ilgilenen/ilgilenecek yazılımcının hayatını kolaylaştırabilirim vs.

harika fikir, +1'imle katiliyorum hatta mahalleden arkadaslarim rudi ve andy'de katiliyorlar bize...

cakabo, 28, madrid, ispanya.

yarışmacı arkadaşlara başarılar dilerim.
o değil de bir de tik alsak tam süper olacağdı.

böyle bir şey kesinlikle olmalı. türklerin şöyle sağlam bi expat network'ü olsa fena mı olurmuş, bizde niye yok diyor.

abd michigan'dan seve seve katılırım. hatta chicago ve wisconsin bölgesindeki şehirler de yakın sayılır.

ben de bahsettiğin gibi sık sık seyehat edip farklı ülke ve şehirlerde bulunuyorum bu aralar, çok kıymetli bir imkan olur gibime geliyor. elimden gelen her türlü desteği vermeye hazırım, bir konuda yardım lazım olursa bana buradan veya sözlükten mutlaka ulaşın.

Vakti zamanında yollardan, sahillerden evime konuk ettiğim nice couch surfer ve gezginden edindiğim tecrübeyle diğer yazarlar tarafından oluşturulacak "tanırım, iyi çocuktur" gibi bir referans sisteminin bu güzel uygulamada bulunması gerektiğini düşünüyorum. (şart mıdır? değildir)
Gezen ve gezdiren için tam koruma sağlamaz hiç bir şey tabii ama tanışmadan doğrudan evimizde kalmaya gelecek kişi için ve ev sahibi için biraz daha güven arttırıcı olur diye düşünüyorum.

Ayrıca konu açılmışken önümüzdeki günlerde New York City ya da San Diego (belki Napa Valley)civarında, tek başına gezmekten hafiften sıkılmış bu yazarla iki kelam veya eşlik etmek isteyen yazarlara bedava bira vaad ediyorum.

harika fikir. yarın iş için 6 aylığına düsseldorf'a gidiyorum, bu sürede sözlük yazarlarından çok yardım aldım ama aynı oranda çok da zorlandım.

böyle bir oluşum benim gibilere çok yardımcı olur

böyle bir şey olmalı. yapın yani olsun. ölmezsiniz. hehe.

memleket eyiye gidiyi ben hannover. hehe.

şöyle soğuk soğuk iki bira olsa da içsek şimdi. hehe.

Bir sekilde yurtdisi ile alakasi olan tum sozluk yazarlarinin faydalanabilecegi bir olusum olacak neticede. Hem Turkiye'de bulunup yurtdisina cikacaklarin isini gorecek, hem de halihazirda yurtdisinda yasayip saga sola gidenlerin ve/veya yasadigi yere gelenlere bilgi verebilecek, belki tanisip gezebilecek, yiyip icebileceklerin kullanabilecegi formatta bir yapi guzel olabilir.

Coachsurfing alternatifi olarak da kullanilabilir, fakat onunla sinirli olmayacaktir kesinlikle. Isteyen sadece bilgi alisverisi icin basvurur isteyen tanisma, sosyallesme araci olarak da gorur. Misafir kabul etmeyecek/edemeyecek olanlar cikacaktir, bunu da Mocha'nin soyledigi gibi veritabaninda bir sekilde belirtme olanagi saglanir ve bu kisilerle irtibata gececek yazarlar konaklama beklentisine girmeden ona gore hareket ederler.

Acikcasi benim isin yazilim kismi ile ilgili hicbir bilgim/tecrubem yok, yardim edebilecek kisilerin olmasi guzel. Muhtemelen once bir bekleyip potansiyeli gormek gerekiyor, hatiri sayilir bir rakama ulasirsak girisilebilir gibi.

araniza alin beni de, almanya aci vatan.

abd hoboken'dan seve seve katilirim :)

belçika'da 1.5 ay evsiz bir şekilde şişme yatakta yatmış birisi olarak destekliyorum.

belçika-ghent-24m :)

eksistats'ta sehir seceneginin yanina bir de ulke eklenebilir. sonra her ulke icin yazar listelemesi yapilabilir. uygulamasi basit, ama kullanim kolayligi nasil olur bilinmez.

malkavian'a katılıyorum. Bence de eğer işin içerisine alternatif bir couchsurfing girecekse, kişilerin ayrı ayrı profilleri olmalı ve orada hem kişi kendi bilgilerini girer, hem işte hangi saatler evde hangi saatler değil vs. bilgileri bulunur, hem de gelen kalanlar hakkında karşılıklı değerlendirme imkanı olur. Çünkü, tamam hepimiz sözlük yazarıyız, iyiyiz hoşuz ama, yine de insan bilmek ister ne hoştur ne değildir.
Sistem oluşursa, almanya tuna başlıyorum. Duyun en ey duyuru ahalisi.

zamanında sözlükte bunun bir geyiği dönmüştü. başlığı bulursam buraya da yazarım. kimse üzerine alınmasın sözüm meclisten dışarı lakin çoğu yazar yaşadığı yerin bilinmesini istemiyor. içinde bulunduğum durum gereği (kendi seçimim) ülke ülke geziyorum. gideceğim ülkeyi araştırırken de en büyük kaynak elbette sözlük. buradan duyuru açtığımda oldu, direkt sözlüğü kullandığımda.

çoğu yazar -yine söylüyorum sözüm meclisten dışarı- bunun bilinmesini istemiyor. 3-4 ay önce irlanda'nın bir köyünde bir sözlük yazarının evinde kaldım. kendisi sağolsun misafir etti. 1 ay önce de st. petersburg'da sözlük yazar(lar)ının yardımını aldım. sağolsunlar yedirdiler, içirdiler..

kısaca bir şekilde ihtiyacı olan bunu sözlükten hallederken yurtdışında yaşayan çoğu yazarda bunun ne yazık ki bilinmesini istemiyor.

ben kesinlikle katılırım. süperde olur lakin çok fazla katılımın olacağını zannetmiyorum. umarım olur o ayrı.

not: bütün yıl dünyanın farklı ülkelerindeyim. elbet birinde yardımcı olurum.

(bkz: seferi)

İnsanlar nerede oldukları bilinmese bile, kalan sağlar bizimdir. sadece "dampire, stuttgart" yazsa bile içerisinde, bir şeydir bence. Ayrıca, bunu gören insanların da yürekleneceğini düşünüyorum.

Very taban bir uygulama olur, yardımlaşma kolaylaşır. very taban.

CouchSurfing'de ekşi sözlük only bir grup kurdum, CS kullanan suserlar, profil linklerini yollarlarsa onları gruba dahil edebilirim. Bir yandan CS'de de birikiriz.

Ben bir şey implement edebilirim, birden fazla efor olmasın ama. Bir program manager gorevini yapacak birisi olsun o s c a r olabilir. Bir DEVELOPER olsun, ben olabilirim bu, sonra bir de genel islere bakan biri olabilir belki. Bana compumaster AT eksiduyuru adresinden ulaşabilirsiniz.

Hafta içi akşamları ve hafta sonları vakit ayırmak üzere development kısmında yer alabilirim. Olsa da olmasa da şöyle şeyler geldi aklıma:

- Ülke ve şehirlere, ülkesine göre eğer varsa daha başka yerleşim birimi türlerine göre (eyalet, bölge, ilçe vs.) kullanıcıları arama bulma
- Yerleşim birimlerine ait valilik, belediye, elçilik gibi kurumların telefonları, web siteleri, Wikipedia sayfaları, Ekşi Sözlük başlıkları (kullanıcılar dolduracak elbette)
- Yerleşim birimleri için yorum/not tarzı bir şeyler (gerek olmayabilir, direkt sözlük de kullanılabilir bunun için)
- Kullanıcılar istediği seviyeye kadar konumunu belirtebilir (biri sadece Türkiye derken diğeri Türkiye/İstanbul/Kadıköy diyebilir)
- Kullanıcı profillerinde bulundukları veya diğer yerlerle ilgili "bilgi verebilirim", "gezdirebilirim", "belli bir süre ağırlayabilirim", "burada tanıdık arkadaş hısım akraba var yönlendirebilirim" gibi seçenekler

Çokda güzel iyi olurdu doğrusu. Lan ben yurda döndükten sonra niye akıl ediyorsunuz bunu :D

Bende bi isim önerisi yapayım madem :); Ek$iGurbet

cok ise yarar.

Cench, acikcasi benim de aklima eksitats'a boyle bir sey monte edilebilir mi diye sormak gelmisti duyuruyu acarken fakat kullanilabilirlik acisindan olusturulucak yeni bir veritabanina kiyasla ne kadar elverisli olur onu bilemedim, ki zaten isin erbabi olarak sen de deginmissin buna.

Compumaster & Valthoron, tesekkurler. Cpu power buyuklugunu konusturuyor:)Ben olurum program manager, gerek kurulum asamasinda gerek sonrasinda elimden geldigince vakit ayiririm.

Ozellikle avrupa'da yasayip isi geregi veya sadece seyahat etmek icin oldukca sik gezenler ve ulke degistirenler icin faydali olabilir. cok iyi dusunmus oscar. olursa kesinlikle katilirim ben de.

katılırım.

güzel bir fikir oldugunu daha önce de dile getirmistik.
(git: 40000)
hayata gecirilirse ben de katilirim bittabi.

couchsurfing de girdiyse işin içine şu eski ekşi kanepe olayını hatırlayalım derim :)

fransadayım ben katılırım valla. başka şehirler görürüz, misafir olur, ev sahiplipi yaparız, kız alır kız veririz ben okeyim.

Somut bir gelisme var mi ? :))

bizden pek kimsenin oldugunu dusunmedigim bi yerdeyim ben de... fena fikir degil, katilirim...

aynen katılırım.

NORVECTEN SAYGİLAR:)

qatar doha dan selamun aleykum. abd de olsam hey guys derdim :)

Singapur'dan selamlar. Gerçi yakında Avustralya'ya tanışacağım ama...

Vay anasini guzel seyler donmus burada. Boyle bir olusum gerceklesirse ben de seve seve Avusturya'dan katilirim (kita degil ulke olan).

Yalniz ilk entry'de cok guzel fikirler var sonra is biraz couchsurfing olayina yogunlasmis. Bunun icin zaten oldukca basarili ve calisan bir site var. Benim nacizane fikrim bizim site/sub-etha/database (her neyse) iletisim / birbirimizden haberdar olma esasina dayanmali. Ya da gavurlarin degimiyle "networking". Zaten 2 saat muhabbet ettigin insani az cok tanirsin ondan sonra couchsurfing gibi yardimlar dogal olarak gelir.

Hani Almanya, Avusturya gibi yerlerde yasayanlar icin cok sorun degil de bazi arkadaslarim var ki Turkce'ye ve adam gibi bira muhabbetine hasretler.

Yahu kotu Cinli'ler bile cok iyi basariyor bunu hatta birak tanismayi is bile ayarliyorlar birbirlerine bizim neyimiz eksik ?!

Abu Dhabi'den eşimle birlikte katılırız bizde.

agustosa kadar hamburg
agustos sonrası berlin
selamlar.

Eksi Kanepe'yi yazmaya baslamistim ama oyle kalmisti, projeyi buldum, biraz duzenleyip en azindan nerde oldugunuzu ve basit bir profil olusturabileceginiz hale getirecegim, sonra couchsurfing tarzi feature'lar getirecegim. sizlerden feedback alip yeni ozellikler getiririm.

Compumaster, buyuksun!

Bu olayin faydasi katilimin genisligi ile dogru orantili olarak artacagindan yurtdisinda yasadigini bildiginiz ve boyle bir girisime destek verecegini dusundugunuz, buraya gelip yorum birakmamis sozluk yazari arkadasiniz var ise onlara da haber verebilirseniz cok guzel olur. Misal ben bu duyuruya yazmamis fakat boyle bir olusuma destek verecek Avrupa'da yasayan 1-2 yazar arkadasimi biliyorum.

Bir ara basligini acip sozluge tasiriz, zamanla daha cok kisinin ilgisini ceker ve ilk basta cok kalabalik olamasak ile belirli bir sure zarfinda hatiri sayilir bir rakama ulasabiliriz diye dusunuyorum.

@Compumaster, adamın kodusun.

ben de katılabilebilirim sanırım. şu an isveç'teyim ama bundan 3 ay sonrasında nerede olacağım tam bir muamma.

Ben de katilirim

bu yaz polonya, almanyada ve belki romanyada olacağım valla böyle bir şey süper olur. almanyada olduğum tarihte gelene evimi bile açabilirim. oturup iki lafın belini kırarım arkadaş edinirim hoş olur.

katılırım. haziran başına kadar fransa nantes'tayım. istanbul biletim 30 haziran'da. haziran ayını avrupayı gezmekle geçirme düşüncesindeyim. birtakım kriterlerim olsa da beraber gezmek isteyenler varsa ve benimle iletişime geçerlerse sevinirim. bütün bunların haricinde fransa ve özellikle loire atlantique nantes yöresinde ihtiyaç duyanlara yardım etmekten mutluluk duyarım.

gecen gun arkadasla tartistik bunu olsa ne guzel olur diye. mutlaka katilirim, evimi yolculara acarim, baska sehirlere gidince de gezecek insan bulmak ya da kalacak yer bulmak guzel olur.

destekliyoruz!

@Compumaster, @oscar,
bir gelişme çalışma var mı? Gelişmeleri bildirin lütfen!

her ne kadar yurtdışında olmasam da nedensizce destekliyorum bu kampanyayı.

çorumdan saygılar abi... hepinizi destekliyorum:)

Development devam ediyor, ama acayip doluyum isten. Elle tutulur bir sey olunca yayimlayacagim. General Availability'den once 5-10 kisi test ederse ve data populate ederse super olur.

Couchsurfing'te talep edenleri eksisözlük only gruba ekledim bu arada. Talepleri topluyoruz hala.

det lyder godt (katiliyorum bu fikre)

destege hazirim!

Sitenin ilk gelisitirilmesinde:
- yapici fikir (oyle boyle olsun demek degil de arastirip boyle yapiyorlar bence su su nedenlerle iyi
- grafik tasarimcisi (photoshop'ta eksi duyuru'nun ? logosunu sifirdan yapabilecek seviyede, veya renk/layout bilgisi cok iyi olan, averaj ve averajin alti var elimizde: ben)
- developer: php, mysql, memcached
- hosting provider: memcached kullanacaksak ozellikle duzgun bir VPS ister bu site, eksi duyuru'nun hostuna koyabilirim ama eksiduyuru darlar diye korkuyorum.

araniyor.
Ayrica dunyaya kapali bir facebook grubu kuracagim, en efektif oradan konusuluyor herkes facebook'a surekli girdigi icin. Bana email adreslerinizi gonderin.

Su anda elimde profil, kanepe detaylarinizi girebileceginiz 2 form, bir dunya/sehir/ilce/mahalle/koy/sokak/bina/ gibi bir hierarsi olusturacaginiz bir yer veritabani ve sitenin genel hatlari ile tasarimi hazir.

bu is ne oldu yahu. zurih'e tasiniyorum cok zor durumdayim. tam ihtiyacim olan sey su aralar...

Compumaster hadin gari

önümüzdeki 4 ay Latin Amerika'da olacağım. Mexico City'de bir evim olacak, önceden haber vermeniz durumunda kalacak yer ayarlayabiliriz sanki.

Bir de Peru, Bolivya, Arjantin'e gideceğim ama oralar daha bir az kalmalı.

Bu muhabbettin uzerine kurulmus olan Facebook grubuna mesaj gectim, bi gelisme olursa bildiririm. Belki Compumaster da gelip bi seyler yazar zaten.

son durum nedir simdi? (vatandas merak icinde :) )
(bir de facebook grubu icin compumaster'a mesaj gonderdim [daha yeni gordum de] de gelene dek) facebook grubuna bile trolluk maksatli katilan olursa o engellenemez de, site acilirsa ilk kayitta IP adresinden nerede oldugu zaten ortaya cikar. lakin proxy olayini bilemedim bak simdi.

@varg, compumaster'ın yoğunluğu nedeniyle şu anda site konusunda ilerleme kaydedemiyoruz. yaz var, kış var, acele yok yani :)

abi o zaman yalan oldu gibime geliyor ama :) hadi bakalim.

son durumlar nedir acaba bu olayda?

abi zamanim olursa (ilerideki 6 ay) ben yaparim JSF ile de millet gelir mi ki? :)
compumaster'dan ses cikmiyor

Paris'ten heyecanla takip ediyorum.

1.5 sene sonra yurtdisinda yasiyor olacagima dair derin bir umudum var. simdi de bilkent'e yolu dusenleri elimden geldiginde agirlarim. kucuk amerika sonucta. ehe.

(bildirim gelsin diye yaziyorum aslinda.)

nedir son durum? bir gelişme var mı?

ne oldu bu is yahu?

yalan oldu

yurtdışında hele de etrafında hiç türk yoksa o yüzden el mahkum kalırsan çok hızlı öğreniliyor dil. İçgüdüsel bir şey galiba. Sonuçta düşünürsen, dünya, kültür, dil hakkında hiç bir şey bilmeyen, dil bilmeyen, zeka seviyesi çok düşük olan tüm insan bebekler, eğitimsiz bir kaç senede olayı kapıp konuşmayı öğreniyorlar dille birlikte. Yetişkin bir insan için çok daha kısa sürüyor bu süreç.

bence siz hiç rusça bilmediğiniz için arkadaşınız size acaip konuşuyormuş gibi geliyor. 1 yıldır fransa'dayım, her hafta 2 ayrı kursa gidiyorum. (1'i özel ders, diğeri grup dersi) etrafımda neredeyse hiç türk yok, tüm bunlara rağmen hala hararetli bir muhabbet esnasında ortama dahil olamıyorum. Ben cümleyi kurana kadar muhabbet değişiyor.

Erasmus vs.'ye gidip dil öğrendim diyene de inanma, pratik yaptıkları için daha akıcı konuşurlar o kadar.

geçeceksiniz o davayı hacım. bildiği kelimeleri yan yana diziyordur. konuşan kişinin de ağzından kelime seçiyordur.

3 aya derdini anlatacak kadar diye tabir ettiğimiz seviyede gramersiz falan gayet güzel anlaşılır da konuşulur da.(karışınızdaki kişi yeni öğrenmeye çalıştığınızı biliyor olup ona göre telaffuz edecek ama) ama bu süre zarfında yoğun olarak dili kullanma zorunluluğu lazım. artık yurtdışında mı yaşar, yoksa ruslarla dolu otelde animatörlük mü yapar orası kişiye kalmış.

insanların yatkınlıkları da önemli tabi bunda. kimisi 10 yılda bi ingilizceyi sökemez kimisi de 6 aya geyik yapacak kıvama gelir. hayat adil değil.

erasmusa gidip dil öğrenenler 300 kelimeyle konuşuyor. aklınızda bulunsun. arkadaşınız da varoluşçuluk ve jean paul sartre konulu bir konferans vermediğine göre...

rusça konuşmayı öğrenmek basit,rusca okumak sıkıntı,yazmak daha sıkıntı padej madej

Öteki cevaplara katılıyorum, oluru yok o iş kurs olmadan.

6 aydır benim etrafımdaki insanların çoğu Yunan ama 20-30 kelimeden fazlasını bilmiyorum. Özel bir gayretim olmadı öğrenmek için ve İngilizce kullandım iletişim için ama kurs olmadan çok fazlasını beklemek imkansız gibi. Ha, arkadaşın dahidir filan, ya da internetten kurs filan takip etmiştir, orasını bilemem.

ben belli bir seviyeye kadar kursa gidilmesinden yanayım ama o seviyeden sonra kurs murs hikaye gideceksin yurtdışına çevrende hiç türk olmayacak bak nasıl öğreniyosun tabi gayret de şart

müşteri tarafından:
1. benim gördüğüm kadarıyla kafelerde restoranlar inanılmaz bir fiyat artışı var. e hal böyle olunca ne gerek var. bir de insanlar biraz daha ev yemekleri türlerine yöneldiler artık
2. sodexho candır.
3. yine kafelerde restoranlarda meşrubatlar 3-4 katı daha pahalı oluyor. illa ki içeceksem ben su içiyorum. küçücük suya az 2-3 lira vermedik.

tabi sizin kafenizi bilmiyorum, benimkiler sadece nacizane görüşlerim

kart kullanmıyorum ama gözlemlerinden yola çıkarak:

1) tahminimce bazı işverenler öyle doyurucu bir öğün yiyecek kadar para yükletmiyorlar. aylık 200 liradan az yüklenen bir kartın sahibi ancak bir pide döner yiyebilir.

3) eğer ofislerine sipariş getirtiyorlarsa içecek almayabilirler, zira marketlerden litre litre meyvesuyu, ayran, kola alıp ciddi tasarruf ederler.

karnım doymuyor lan, 1.5 porsiyon ancak kurtarıyor. O yüzden pek tercih etmiyorum.
Param bol olunca başka tabi...

1) yerine göre değişir. tasarrufu yemek yemeyerek değilde, ucuz yerlerden yiyerek gerçekleştiriyor olabilirler.

2) geçenlerde şahit oldum, ticket üzerinden markette alışveriş yapıyordu bi eleman.

3) dışarıda yerken değilde, eve ya da işe siparişlerde içecek siparişi verilmiyorsa emin ol marketten litrelik kola falan alınıyordur.

görüş: haftasonları brunch işine gir. yemek yiyen müşterilere en azından ilk çayı sen ikram et. farkettiysen kadınlar artık altın günlerini restaurantlarda yapıyorlar, bunada yönelebilirsin. mesela geçen otobüste teyzeler konuşuyordu, gün için bi yere gitmişler 20 kişi, adamlar hiçbir ikramda bulunmamışlar. 20 kişiye 3 tabak salata vermişler ikram olarak. sence bi daha o teyzeler o mekana giderler mi? bence siksen gene gitmezler. başka bi yerdede masayı salatayla donatmışlar, teyzelerde çok memnun kalmışlar, gelecek ay gene oraya gideceklermiş. kısacası malzemeden kaçma. sen tavuğu kes, kaz zamanla gelir merak etme. çalışanlarının müşterilerle ilişkileride çok önemli. misal ben garsonluk yaparken sırf benim için gelen masalar vardı. bunun dışında masalarda salıncak istiyor artık müşteri, imkanın varsa salıncak al mekana, şimdi bide yaz geldi ya millet sallanmak ister. gene imkanın varsa açılır kapanır tavan yaptır, tavanı açınca sigaraya izin veriyorlar. daha sonra dijitürk bağlat, sırf maç izlemeye gelen müşetirler olacaktır. hele derbi maçlarında bi gecede köşeyi dönersin. internet bağlantısıda olsun, ve yaz mekanın girişine falan internet vardır diye. temizlikten bahsetmeye gerek yok zaten, oda az çok çalışanlarının üzerine düşen bi durum, o nedenle fazla boşlama çalışanları. kısacası para olsa ben sektörün anasını ağlatırımda, ancak tavsiye verebiliyoruz şimdilik:) eski çalıştığım mekana neyi yap dediysem pişman olmadı herif düşün yani.

edit: garson arıyorsan gelim.

1) ofislere sipariş çok yaygın artık, hele ki kışın kimsenin canı çıkmak istemiyordu bile. Biz 2 gündür dışarıda yemeye heves ettik bugün dondum resmen
2) bizde kart olayı yok ama ankarada direk isim verecem bildiğiniz meşhur peynirci market var ya inanılmaz kartla alışveriş yapıyor orada insanlar. Yemek kartı alan kasada kuyruk oluyor resmen. Ben kart veren yerde çalışırken bundan 5 sene önce 180 lira yatırıyorlardı bana fazla geliyordu.
3) Kolayı hiç içmiyorum ki içersem yine arada dışarda yemekte içerim. Katkı maddesi ve şeker içeriğinden dolayı bu içecekleri tüketmiyorum.

1) insanların alım gücünde düşüş var. sizinkinde yok mu yoksa?
2) multinet'imi izmir'de bir beyaz eşya bayisine bıraktım, buzdolabı aldım. her ay kendisi çekiyor eleman. yani marketten öte artık her şey alınabiliyor.
3) yemek fiyatları hadi neyse, onda emek var. ama sırf biri alıp masaya koydu diye markette 1 tl olan kolaya 3 tl veya 25 kuruşluk suya 1-1.5 tl vermek insanın içine oturuyor.


kısa vadede yüksek kar artık kalmadı hocam. artık para daha az kişinin elinde toplanmaya başladı. cafelerin çoğu sattıklarından en az %300 kar etmeye çalışıyor. kusura bakma ama bu köylü kurnazlığıdır. biraz ekonomiyi takip eden işletmeci (lüks yerleri kastetmiyorum) artık sürümden kazanma döneminin geldiğini anlar.

ben öğretmenim, günlük gelirim 120 tl. faturaları falan düşünce 40-50 tl kalır ki bunu götürüp 1 saatte vermem. en azından sık sk yapmam.

kendim ve çevremdekiler içiin cevaplarsam;

1) herhangi bir değişiklik yok ama diyet mevsimi başladı insanlar yediklerine daha fazla dikkat ediyorlar.
2) böyle bri alışveriş için günlük asgari 15 TL civarı ticket olması gerekir.
3) kişisel tercih olarak yemeklerin yanında içecek içmem, sonrasında kahve içerim. ancak bazı beslenme uzmanları diyet yaparken yemeğin yanında alınan sıvıların midenin asidik ortamını düşürüp sindirimi zorlaştırdığı iddiasıyla yemeklerin yanında içecek içilmemesini tavsiye ediyor. Bunun da etkisi olabilir.

Bunun dışında menü çeşitliliği, yemeklerin hafifliği, ızgaraların yanında bol salata olması ve zeytinyağlı sebze çeşitleri benim yemek yiyeceğim yerdeki tercihlerimi etkiliyor.

3) türk yeme içme mekanlarının sattıkları yiyecekten çok sudan ve koladan kâr etmeye çalışmasını çok antipatik buluyorum. hayatta gittiğim mekandan kola vs almam. iskender 13 lira olacağına 16 lira olsun ama kolayı normal fiyatından sat be arkadaşım.

playing the angel

black celebration
bir de bunu ekşi ankete de açabilirsiniz iki sonucu da toplarsınız.

sağol ya. açtım oraya da.

violator.

yani şimdi diyelim kartımı evde unuttum ve şehirlerarası bir sayahatteyim. hesap cüzdanım da yok. akıllı telefonum ve i-anahtarım da yok. interaktif şifremi dahi bildiğim ve mobil onay alarak (tıpkı i-anahtar gibi her girişte yeni bir şifre) giriş yapıp para çekmek istesem çekemem öyle mi? mobil onaydan ne farkı var anlamadım. saçmalık! i-anahtar almak zorundayım ve bunun için de 25 lira ödemem gerek. akıllı telefon zorunluluğuna zaten değinmiyorum bile...

edit: sanırım i-anahtar için anahtarlık büyüklüğünde bir cihaz veriyorlarmış: www.eksisozluk.com

akıllı telefon olması şart değil ya da tabi akıllı telefondan ne anladığımıza bağlı durum :) iş bankasının sitesinde ilgili bölümde yazıyor destekleyen telefon modelleri.

www.isbank.com.tr

şurda merak ettiğin soruların cevabını bulabilirsin.

o telefon programı nokia 3510'da bile çalışır. netten indiriverin.

üniversite'de ilk yılınsa iyi değilse kötü bence alma.

lise1 ise alınır değilse alınmaz.

en son orta-2'de aliniyor diye biliyorum ben.

12,5 falandım ben bunları aldıgımda

ben 6 yaşımdan beri bunlardan kullanıyorum!

4. ve sonuncu güzel.

6.sı olabilir.

konu ayran degil ayri düsmek.
beraber birseyler yaptik, gezdik tozduk is yaptik ama simdi sattin bizi, ayri düstük diyor.
sevgili edinip arkadaslarini satanlara denir.

ayran içmek orda biraz kafiye olsun diye söylenmiş bi şey muhtemelen. uzun süre görüşmemenin verdiği hisle söylenen bir cümle. karşılık beklenmiyor, söyleyen kişi de durumun farkında yani. "niye beni aramadın o kadar zaman" denmiyor.

sözün orijinali ayran değil, ağrem. ağrem de yeni açılmış tarla anlamına geliyor.
www.tdkterim.gov.tr

köylerde "ağrem açtık ayrı düştük" derler, yani tarlayı açınca onu kazması tohumlaması derken eşe dosta vakit ayıramadıklarını anlatıyorlar.

yoğurtla suyu karıştırırsan sadece o zaman bişey olmaz.
ama yoğurt ve suya 'ı' eklersen ay(ı)ran olur ki deyimde adı geçen aslında ayran değil ayırandır.

(bkz.göçüşme)

adana tarafında "ayranı çok içtik zahar" diye kısa ve net bir formda kullanılır.
ekstra olsun.

çok da beğenilmemiş demek ki.

milyon puanın olsa ne fark eder birader? takmamak lazım böyle şeylere, oluru olsun.

Çok da beğenilmemiş +1
11. nesil olup 4000 entry'yi ne ara girdin yahu?

Edit: Şimdi baktım da 1 günde 172 entry girmişssin.

Çok da beğenilmemiş hipotezini destekliyor bu da.

ortalamayı alıyolar karma olayında. entri sayısı artarken toplam oy sayısı fazla yükselmedikçe karma düşer.

çıkan sonuç şu.;

4000 entryi bir sınıra kadar silsem karma puanım yükselir.

aslında taktığımdan değil öyle laf olsun diye sordum.

(bkz: dünyada man ahirette iman)

benim istisnasız bütün entrylerim şukelalı ama bir karmam bile yok, takmamak lazım, taktığın zaman benim gibi anoreksiya olma ihtimalin var.

bir iki gün entry girme, yükseldiğini göreceksin:)

rte diyorsa yalandır.

rte diyorsa doğrudur.


@bunlarolma noldu şimdi cevap mı yazmış oldun sen?

Evlerden kitapların,kasetlerin toplatıldığı dönem çok eski değil ama gerisini bilmiyorum.

chp döneminde de anap döneminde de ve bizzat akp döneminde de bu ülkede cami sayısı ve diyanetin bütçesi bu ülkenin eğitime ve sağlığa harcadığından fazla olmuştur. okul sayımız cami sayımızın yanında bir hiç, doktor sayımız imam sayımızın yanında çok komiktir.

akp döneminde bir atımda binlerce imam alınırken öğretmenlerin ataması yapılmamış, ilaç ve eczacılık, özel hastane vs. gibi alanlar rant kapısı yapılmıştır.

kısacası bunun chp'si akp'si yok. vatandaşımız sene 2012 olmuş halen önceliklerini belirleyememiş, birey olmanın ne demek olduğunu benimseyememiştir. bunda hepsinin suçu var. hepimizin suçu var.

öncelikle söyleyeceğim şey, bunu buraya sormak yerine tarih üzerine yazılmış kitaplardan okusanız çok daha güvenilir bilgilerle donanırsınız.

chp, tek parti, atatürk, milli şef, diktatörlük, ya da ne derseniz deyin işte iktidarı (1920-1946) oldukça radikal değişikliklerin meydana geldiği bir dönemdi. bunların çoğunu emreden de atatürk'ten (ya da mustafa kemal, ne derseniz artık) başkası değildi. popülist, nabza göre şerbet veren, kürt'le kürt, türk'le türk, müslüman'la müslüman, alevi ile alevi olan ama ankara'dayken bildiğini okuyan sevgili başbakanımız atatürk'e laf edemediği için chp'yi, inönü'yü falan suçluyor. edecekse etsin zaten bana göre hava hoş sorun değil de, yaptığı şey tam bir saptırma, tam bir kaypaklık. bir kere chp aynı chp değil ki. her ne kadar chp'de "i <3 1930s" tişörtüyle dolaşacak bir sürü insan bulunsa da parti çok değişti, o zihniyet tasfiye halinde. allah korusun da muammer ince parti başına gelmesin, yoksa başbakan'ın dediği kadar olacak gerçekten.

neyse bence başbakan'ın dedikleri kısmen doğru falan da, bunları bugün sırf chp'ye vurmak için bu şekilde söylemenin manası yok ki. kuran öğrenmenin yeraltına indiği geyikleri çok yapılır. doğruluk payı olduğuna inanıyorum. cuma hariç namaz kılmayıp içki içen ama sorsan "elhamdülillah müslümanız" diyen halkımızın tepeden gelen emirleri isyan falan etmeden harfiyen uygulamak konusunda ne kadar koyun olduğu da o dönemden anlaşılıyor. faşist zihniyeti eleştirse anlarım ama başbakan'ın yaptığı aynen "deli ibrahim deliydi, o zaman bütün osmanlı padişahları delidir o zaman osmanlı boktandır" demeye benziyor. yani osmanlı bence de boktandır ama bu sebepten değil. kitapların meydanlarda yakılıp yakılmadığı konusunda fikrim yok. bunlar türkiye'de tabudur, hala gizli saklı konuşulur. eminim birileri araştırıp kitabını yazmıştır ama yazan kimdir, ne zaman bastırmıştır kitabını, bunu bilemiyorum.

not: anarşist agnostiğim.

bu ülkede cami kapatılsa ne olur? ortada ne chp kalır ne chp'li kimse cesaret edemez. bu arada chp'nin bu ülkede herhangi bir şey yapacak gücü en son nuh nebi zamanıydı.

Deden nenen hayatta ise kendilerine sor. "Ahıra çevrilmiş camiler" muhabbetini bilmem de toplatılan Kuranları, yasaklanan ezanları bilirim, anlatsınlar. Kuran kursları falan zaten ancak şimdilerde rahata eriyor gibi bir şey. Yıllar yılı yasaklı/tehlikeli kurumlar idi bunlar.

CHP'den kastettiği ise Atatürk ve İnönü dönemleri tabii. Onu göz önünde bulundurmak lazım. Yani mlky lvn'in dediği gibi CHP'nin ilk ve son güçlü dönemleri.

Bir de yıllar yılı kendi çocuğun gibi gördüğün askerin, jandarmanın sana silah doğrulttuğunu görünce, cami kapansa da ses edemezsin, Kuran yakılsa da. Devletin "devlet" olduğu zamanlar tabii. Jandarma erinin, polis memurunun karşısında esas duruşa geçilen zamanlar..

dünyanın her yerinde cahil insanı etkilemek din ve milliyetçilikten geçer. sağ partilerin başındakilerin yaptıkları da budur genelde. bu bağlamda akp ve tayyip erdoğan'ın söylemleriyle nasyonal sosyalist parti ve adolf hitler'in söylemleri arasında benim nazarımda hiçbir fark yok.

bu ülkede 30 dönemi dahil hiçbir dönemde insanların inançlarını, ibadetlerini yerine getirmelerine engel olmaya çalışılmadı. yapılmaya çalışan şey, tarihte tonla örneğini gördüğümüz yobazların nefret tohumları atmasını önlemek için bu işi devlet denetimine almak oldu ki bunda yanlış bir şey yok. ha sen gidip kimse inancını yerine getirmene engel olmadığı halde istediğin gibi insanları yönlendirmek ve kine sevk etmek istiyorsan tabi ki istemezsin bu kuran kurslarının vs. denetimde olmasını. üstte yazan lazor gibi tiplerin asıl amacı da bu.

bir insan aptal değilse dine körü körüne bağlanmaz. inançlı insanlara lafım yok, inançlı olmak farklı bir şey. fakat bu inanmak dediğim şey ne olursa olsun buna körü körüne bağlanmak, mücahit haline gelmek, el değdirmemek, laf ettirmemek düpedüz andavallık. zaten bu tipleri dindarlardan ayırmak için kullanılan dinci kavramına akılları sıra kemalist diye bir karşılık buldular ve mustafa kemal'i, kemalizm'i toptan kötülemeye çalışıyorlar. bu andavallık sadece din konusunda da yok. bir insan gerektiği kadar geri zekalıysa hiç düşünmeden dinin, komünizmin, kürt milliyetçiliğinin, scientology'nin ya da herhangi başka bir şeyin -evet atatürkçülüğün de- peşine takılabilir ve her şeyi hiç sorgulamadan yapabilir.

işte bu tip insanlar ne yazık ki dünya üzerinde çok. insanoğlu aslında tek tanrılı dinler aksini iddia etse de halen hayvan ve dünya üzerindeki insanların çoğu bunu inkar edip hayvanlığın dibine vuruyorlar-ben hayvan olduğumuzu kabul edenlerdenim, şimdi çıkıp bir aklı evvel "sensin hayvan" demesin, evet, hayvanım-. işte bu tür insanlar bahsettiğim kolay manipule edilip sürünün bir parçası olduğunu hissettiği sürece güvende hissedenler. işte bu tip insanlar tarihin her döneminde tayyip gibi insanlar tarafından yönlendirilip kullanıldı. adı üstünde "hükumet"! adalet ve ahlak duygularından yoksun insanların hükmetmek, yönetme gücünü elde etmek için yapmayacakları şey yok. örnek mi? al sana;

en basitinden yalan söylemek, yukarıda sözünü ettiğim manipülasyon günah değil midir islamda? müslüman, başbakanın olduğunu iddia ettiği gibi dindar bir adam yalan söyleyerek milleti kine sevk eder mi? hem de oy için?

başbakan her fırsatta atatürk'e sallıyor dolaylı olarak. direk atatürk'e laf söyleyemediği için chp ve inönü diyor. insanların inançlarını yaşamasına engel olunduğunu, kuran kurslarının kapatıldığını söylüyor ama örneğin iktidara gelirken ağzından düşürmediği imam hatip liselerini chp'nin, inönü'nün açtığını söylemiyor. bu ülkeye bir çok değerli insan, öğretmen yetiştirmiş köy enstitülerini kendi türünden olan adnan menderes'in kapattığını söylemiyor. söylemediği tonla şey var aslında.

geçtiğimiz hafta sanıkları zaman aşımından beraat edince "ülkemiz için hayırlı olsun" dediği sivas katliamında kendisi gibi yobaz dincilerin sadece fikirlerini savunan insanları nasıl yaktığını, bu insanların gönüllü olarak avukatlığını yapanların neredeyse tamamının kendi partisinde halen görev yaptığını veya geçmişte yapmış olduğunu söylemiyor.

sağ benim gözümde yobazlık, ahlaksızlık, yalancılık, dalavere, rüşvet, zimmet, siyasi olarak kötü olan her şeyle aynı yerde. ha chp ve 30 dönemiyle ilgili görüşlerim ayrı ve onlara da söyleyeceğim şeyler var ama ikisi tamamen farklı şeyler ve 30 dönemi de farklı bir dönem.

özet olarak başbakan'ın söylediklerinin çoğu doğru değil. ya yalan ya da insanları yönlendirmek için gerçeğin bir kısmının söylendiği, hakkında konuştuğu şeyin tamamını yansıtmayan sözler. zaten böyle olmasa seçimlerden önce kemal kılıçdaroğlu'nun düello restinden kaçmazdı. -kemal kılıçdaroğlunu da yetersiz buluyorum orası ayrı-

bunlar kadar bir kişiinin niçin iktidar peşinde koştuğu, o iktidarı elinde tutmak için neler yapabileceği, geçmişte neler yapıldığı, kişi ve kurumlardan bağımsız olarak düşünülmelidir.

sana köpek lazım hacı, değiştir o modeli.

vur teknegi sokaga at gitsin gorsun anasini.

benimkinde de bu kadar vahim olmasada buna benzer bi sorun var.
benimkisi alıyosun kucağa 1 dk bile sevdirmeden debelenip kaçıyor çok nadiren 5 10 dk sevdiğim oluyor ama dediğim gibi çok nadiren

@hayirsiz yok yahu atılır mı? ihtimal dışı.

sokak hayatına alıştığından böyle. baştan beri evde olsaydı muhtemelen daha farklı olacaktı.

@i ve been mistreated, bir aylık filandı yahu. çok da büyük değildi geldiğinde.
@horace wells köpek için uygun evim yok. yoksa ohoo. çoktan.

@horace wells akvaryumu bitirdim yahu bu ekonomik seviyede. ilerisi için sınıf atlamam lazım. ilkokuldan beri az lepistesi adam etmedim 2 yıldır yok akvaryumum.

bir anafikir vereyim, bir kedim vardı (kim kimindi orası net değil bu arada) sevmesem ısırıyor seversem tırmalıyordu.

sevmenin yerini ve zamanını kediye göre ayarlayın, kendinize göre değil.

kedilerin tümü biraz öyledir. çok nadirdir yılışık kedi.
bi de kediyle göz teması meydan okuma demektir onun için. düelloya davettir aklında olsun yani.

annemin babamın manitamın kardeşimin yakın arkadaşımın
5 yani
sonra işyeri telefonumu da biliyorum
6 etti
ev telefonumu da
7 etti
şirket santralinin no su
8 oldu
ttnet müşteri hizmetleri
9 oldu aklıma gelenler.

kendi numaramı

ben gerikafalıyım, hala aldığım numaraları ezberlemeye çalışırım hep. bayaaa var ezberimde.

valide
peder
dişi arkadaş
yakın bir arkadaş
ev

ev. eski ev. sevdiğim. annem 2 tane. babam 2 tane. kendi telefonum. babaannemlerin evi. anneannemlerin evi. dayımlar. 11 taneymiş.

Allah allah daha çok biliyordum sanki ben.

2

kendim, annem, babam, abim, ev, teyzemin ev, ananemin ev, 3-4 sokak ötedeki lahmacuncu, yapı kredi çağrı merkezi.

ev
eski ev
annemin santral
babamın işi
halamın eski telefonu
annanemin evi
kendi telefonum
kuzenimin telefonu

not: son 4-5 yıldır numara ezberleyemiyorum.

elliden fazla olduğu kesin, yüze kadar gider.
iş ve sosyal çevre dahil

5 tane falan. anne baba ev dedemin işyeri diğer dedemin evi. bu.

9 çıktı. speed dial gibiymişim lan, kapasite 9 demek ki.

2.
kendi cep numaram
kendi ev numaram

sevgili
ev
cep
anne
kardes
abi
anneanne ev
ttnet musteri hizmetleri
garanti musteri hizmetleri
ykb musteri hizmetleri
bir hastanenin online randevu nosu
okul

112
155
156
110

11818
11880 (son ikisi ne yazik ki)

kendi cep telefonum. annemin cep no. annemlerin ev. bi de benim iş no. o kadar iştr 4 tane. iyi yine

aslinda an itibariyle 40 kadar ama istersen sonsuzluga uzatabiliyorsun bunu.neden 40 tane biliyosun hani 10 mantikli-ezber yetenegin varsa neden 40 ,40 az diyorsan,haklisin.

özellikle numaralari hafizada tutmak kolaydir.

yani söyleki bende 40-45 olmasinin nedeni türkiyeyi yurtdisindan ararken,baska bir numarayi arayip ,aramak istedigim numarayi aradigimdan ,sürekli telefondan bak zor geliyodu bende ezberledim.

saymaya üşendim ama en az 30 tane biliyorumdur.

kendi numaram
anam
babam
babamın eski işyeri
ev
annanemin evi
kuzenimin evi
istanbul bilim ve sanat merkezi
bir de eski sevgiliminkini hatırlıyorum hala

9 olmuş

İtalya'yı bilmiyorum ama Fransa'da sıkıntı olabilir. Paris'te yine az çok İngilizce konuşan insan olabiliyor, diğer şehirlerde daha zor diye biliyorum.

yeme içme ve kalacak yer konusunda ne yapacaklarını düşünüp ayarlasınlar. gerisinin büyük sıkıntı olacağını zannetmiyorum.

kardeşin aklı başında biriyse, otel vs önceden ayarlanmak koşuluyla elbette ki gidebilirler. bi daha da ya kısmet bu işler :)

(bkz: andorra)

o da hataları olan bir zattı. anakini günah keçisi ilan etmeyelim, biraz da jedi council'in elitist tavırlarına, bi siki beğenmemezliklerine, güvensizliğine bakmak gerekir.

sakin olun şampiyonlar. bırakın gavurları da fatmagülün suçu ne siz onu söyleyin?

anakin iyi de çevresi kötü.

boşver kanka tam bir gerizekalı. gerizekalılığının bedelini de kolunu bacağını ve karısını kaybedip hayatının geriye kalanını bir robot olarak sürdürerek ödedi. üzülme yani, buldu o belasını.

youngling katili şerefsiz!!!
bak kızdım yine...

jangara +1
özellikle de mace windu'nun b*k yemesi! sen darth sidious'u amele sümüğü gibi yere yapıştırdıktan sonra ne hikaye okuyon ki! geçir kafasına kılıcı! ayrıca klon savaşlarında (cartoon network'un yaptığı) yardıran, ortalığı dağıtan ama sidious'un tek kılıç darbesiyle geberip giden diğer konsey üyelerine ise çok pis laflarım var ama susuyorum!

kardeş o biraz da force meselesi ya, en azından ben böyle yorumlamıştım. Adam force ile ikna ediyor, yoksa kimse imparator gibi dallamayı dinlemez.

Ne güzel iste Darth Vader oldu kızma adama bu kadar. Hem darkside da hoş bir yer siz kiymetini bilmiyorsunuz. Don't underestimate the power of darkside. Seni de bekleriz karanlik tarafa.

yellow'a mesaj attim.

saçma olur. oraya yaşamaya, yerleşmeye gidiyorsun, 2 3 5 aylık da olsa.. yolda çok çile çekersin, elinde yüklerle ağlarsın. bence gerek yok. ama macerayı seven biriysen durma yap derim. bilet için airfrance'a ve thy'ye bi bak. direkt olarak paris'e gelmek zorunda değilsin, nantes'a gelebilirsin, lille'e gelebilirsin, ne bileyim strasbourg'a gelebilirsin ardından da trenle paris'e gidersin. tren bileti de tutsa tutsa en fazla 40 avro tutar. erken alırsan 20 avroya bile bulursun.

basel aktarmalı da olabilir. aktarmanın arası 4 6 saat olsa, baseli de gezersin, ohh mis.

pariste orly havaalanı şehir merkezine uzak ama ucuz hava yolu şirketleri terrcih ediyor. ryannair gibi.

kulaklarım çınladı! dostum biliyorum pahalı ama ilk sefer direk uçakla gitmen mantıklı olacak. "i ve been mistreated" doğru demiş. çünkü interrail mantığıyla taşıyabileceğin eşyalar sana orada hayatta yetmez. bir de uçak bileti için şimdiden acele etme. erken rezervasyon her zaman iyidir ama çok da erken iyi değil. Pegasus'u 1-2 ay takip et. mutlaka bir kampanya çıkacaktır. mayıs sonuna kadar bilet için zamanın var bence. bu arada versailles'a gitmekle kalmadım senin bölümünden mezunum anladığım kadarıyla :)

yok kendi evimde,ailemin evinde de vardi da 3-4 sene önce atmistik.

taaa annemler zamaninda almislar gencken büyük kismini,daha magazinsel ansiklopedilerdi,kitmizi kapli filan,digerleri klasik,sabahin kocaman meydan larousseleri vardi,birde milliyetin sanirim junior larousse mi junior britannicasimi ne.

birde ilginc baska bisey cizgili dünya ansiklopedisi mi neydi adi,cizgiromanimsi bir baska set vardi.

öfff olmaz mı ya. babam çocukluğumdan beri topluyor bulabildiklerini. kimi gasteden, kimi kitapçıdan. geçenlerde bir de dünya maketi almış. ev iyice okul kütüphanesine döndü.

Geçen aya kadar annemin evinde Temel Britannica vardı 20 cilt. Taşınırken sordum "bunları napacaksın" diye. "Napıcam internet var artık" dedi.
Zamanını hatırlamıyorum ama çok ödevde yardımı dokunmuştu.
Gazeteden almıştık. Parayla alınıyor muydu ki? :)

ötesini hatırlamıyorum. ama çocukluğum gitti gib hissettim vedalaşırken. fotografını çektim falan...

@serebetan:

www.cizgiliforum.com

tercüman resimli ansiklopedi mi bahsettiğiniz?

(bkz: meydan larousse)
(bkz: junior larousse)
(bkz: ana brittanica)
(bkz: temel brittanica)
(bkz: grolier americana)
(bkz: gelişim ansiklopedisi)
(bkz: hayat ansiklopedisi)
oxford ingilizce ansiklopedisi gibi bir sey

yukaridakiler sabah ve milliyet/hurriyet'in verdiklerinden aklima gelenler, bir de ayrica tercuman gazetesinin verdigi bir suru baska ansiklopediler var.

hepsi tam cilt. cocukken wikipedia olmadigindan sikintidan bunlari okuyarak buyudum, ne ben kiyarim atarim, ne de babam attirir.

koca bi odanin boydan boya duvari bunlarla dolu

Yeni Hayat Ansiklopedisi var bizde edit: Parayla almışız

meydan larousse
temel britanica
meydan larusse gençlik
gelişim hacette

hepsi babamın yoğun emekleri sonucu oluşturulmuş. gazeteden kuponla alınan cinsten.
91 92 basımları sanırım.
ama hala evdeler. babam arada bakıp bakıp dertlenir bilgisayarlar çıktı bunların hökmü galmadı diye.

memo larousse vardı. milliyet'ti sanırım veren, yanlış olmasın.

Ana Britannica yahut Temel Britannica.

20 cilt. Bir gazeteden fasikül fasikül toplamış zamanında anacığım, "yavrularım ilim irfan aşkına gark olurken lazım olur" deyu..

1990 basımı idi yanlış hatırlamıyorsam. Evin derinlerinde, kullanılmayan bir kitaplığı köşesinde raf muamelesi görerek yaşamını devam ettirmekte..

-ana britannica var, ilk çıktığı zamanlar alınmış, 80'lerin sonu herhalde.
-bir de 70'li yıllardan babamın cumhuriyet ansiklopedisi var, şu meşhur sarı/kahverengi sırtlı olan.

Bu ikisi kalacak ve atılmayacak.
internet yaygınlaştıkça bir kaç muteber olmayan ansiklopediyi attım.

Yalnız her şeyin de internette bulunduğunu düşünmüyorum. özellikle yerel/bu ülkeye özgü bilgilerin.

edit: @truva: aynen.

@firez:



internette Türkçe hiçbir şey yok ki zaten. herhangi bir osmanlı padişahının "eski" ansiklopedilerde mini mini yazılarla sayfalarca hayatı varken, internetteki bilgi 2-3 paragraftan ibaret o da güvenilmeyecek türden bir bilgi.

mumford & sons

the dubliners yaz youtube'a. birkaç dede güzel güzel çalıp söylüyor.

ortohodox celts de fena değildir

www.youtube.com burda videonun başında, düğünde çalınan tarzda müzikten bahsediyorsun değil mi.. the irish rovers olabilir.

teşekkürler :)

Hepsiburada'nın yorumları külliyen yalan. Yorumlar için forumları araştır, ama satın alırken Hepsiburada'dan alabilirsin. Güvenilirdir.

hizlial.com'dan 3 defa telefon aldım. her şeyi internetten alıyorum uzun süredir.

@darkredanger, hangi forulara bakıyorsun?

hizlial.com'dan almıştım ben de bir kere. sorun çıkmadı.

ben de hepsiburadadan almıştım, bir sorun çıkmadı.

hepsiburada'dan al alacaksan, pek sorun çıkmaz ama yorumlara kanma. yorumlarda negatif olanları pek yayınlamıyorlar.

hepsiburada, hizlıal, ereyon ve buroteknik'ten telefonlar aldım. hiçbirinde de sorun çıkmadı.

ambalajında ve faturasından şüphe duymuyorsan her yerden alabilirsin.
hatta buroteknik'ten iphone aldığımda sitenin ortaklarından biri kendi elleriyle cihazı bana teslim etti. neden böyle yaptınız dedim. "cihaz değerli, kargoya vermeye kıyamadım" demıştı :)

@cy7
teknoloji forumlarında sor soruştur:
misal ben pclabs.com.tr forumlarında aktif üyeyim.

donanımhaber var, başka forumlar var. insanlar hem ihtiyacına göre telefon tavsiyesinde bulunurlar hem de nereden almanın daha uygun olacağını söylerler.

fransa: (pek çok şehir için) muhtemelen aksanımı beğenmediklerinden fransızca sorularıma ingilizce yanıt vermişlerdi.

italya: (tek bir şehir için) yerli halktan çok turist olması mümkün, cafelere sormak yeterli olur. yol tarif edecek kadar herkes konuşuyordu.

ikisinde de eğer köylere gitmeyeceksen -ki o da köyüne göre değişir- sıkıntı yaşamayacağına eminim. en azından ben yaşamadım..

sadece kelimeleri seçerken daha anlaşılır olmaya bak. bir de alacağın cewaplara hazırlıklı ol. hepsi senin kadar iyi ingilizce bilmiyor olabilir.

valla fransa'da biz ingilizce soruyoduk onlar anlayıp fransızca cevap veriyolardı. garipler biraz. ama anlaşıyosun

italyada da vücut dili süper olduğu için istersen hiçbi şey söyleme, yine anlaşırsın

fransızlar dillerine çok düşkün. ingilizce bilir, anlar ancak fransızca cevap verirler. italyanlar ise pek daha sıcak kanlı, ingilizce bilmeyeni bile size türk işi işaret yöntemiyle yardımcı olur. dile göre seçim yapacaksan italya +1

Yarı Tarzanca, yarı İngilizce bi' de Fransızca ile anlaşırsınız. Nasıl anlaştığınıza da sonra düşünüp şaşırırsınız :) Klasik bir öneri Fransızca selam verin, gençlerle iletişim kurun, onlara yol tarifi sorun. Fransa'da yalnızca bi' kez İngilizce sorumuza cevap vermeyen yaşlı bir teyzeye rastlamıştık, o da biz kilise sorunca gülümseyip Fransızca olarak tarif etmişti. Her zaman yardım eden bulursunuz, iyi gezmeler şimdiden.

fransa'da gittiğin yere göre değişir. ben şu an fransa'dayım. fransızcam iyi sayılır ama ilk günlerde takılıp ingilizce devam ettiğimde kimse götlük yapmamıştı. fransa'da herkes ingilizce biliyo ama fransızca konuşuyolar geyiği tam bir şehir efsanesidir. fransızların çoğu adam gibi ingilizce bilmez, bilenlerin büyük kısmının ingilizcesi yarım yamalaktır. iyi bilenler bile aksanları yüzünden bilmiyor gibi görünürler. fransa'da kafayı yememek için fransızca lazım bence biraz. paris, lyon, bordo vs gibi yerlerde problem çıkmaz sanırım da, geriye kalanında can sıkıcı olabilir. eylülden beri fransa'da fr. dili ve edb okuyan biri olarak yazıyorum.

ayrıca her şehrin merkezi noktasında bi adet office de tourisme bulunur. çok takılırsanız orayı bulun, gidin anlatın derdinizi, hem beleşe harita alın.

Fransa-İspanya sınırında Perpignan adındaki minik şehirde dahi sıkıntı olmadı, gar görevlileriyle gayet İngilizce anlaştık. Otel görevlisi bilmiyordu İngilizce, onla da gayet Tarzanca anlaşabildik.

İtalya'da da sıkıntı olmadı çok. Şunu aklında tutsan kafi bence: Senin gittiğin yerlere her yıl milyon tane turist gidiyor ve insanlar az çok buna alışık. İlla ki yolunu bulursun bir şekilde.

hangi şekilde olursa olsun başkasının hakkını yiyen kötüdür.

kötü insan yoktur. yanlış insan vardır, ama onun yanlışlığı da sana özeldir. yani bi adamın cinayet işlemesi senin için "kötü"dür -aslında yanlıştır.- ama bi başka adam der ki "karşısındaki hakketmiş kardeşim o da öyle yapmasaydı öldürmezdi" falan gibisinden.

yani kötülük gibi bi yargım yok, yanlışlık var ama bunun bana özel bi düşünce olduğunu biliyorum. ya çok karışık anlattım ama bunun gibi bişey.

çok düşündüm . kötülüğün tanımını yapamadım .

otobüste yer vermeyen insan

işin özünde kötülük diye bir şey yoktur. iyilik-kötülük, doğru-yanlış vs. bunlar insanların kendilerinin türetmiş oldukları yapay kavramlar. hatta kötü diye birşeyin gerçekten varolmadığını da şöyle ispatlamaya çalışayım; mesela bir kültürde çok kötü olarak adlandırılabilen bir şey, başka kültürde çok çok iyi olarak varsayılabiliyor.. şimdi aklıma gelen örneği, kurban kesmek mesela. müslümanlarda çok çok iyi bir şey bu değilmi? oysaki başka bir kültürde kötülüğün belkide en saf örneği. iylik içinde bu şekilde düşünülebilir.

kültürler dedim ama, olay aslında bireyden bireye göre bile değişiyor. şimdi her bireye göre değişebilen bir şey gerçekten varmıdır? o halde iyi-kötü diye bir şey yok.. bu işin en derin kısmıydı

bir de şu şekilde düşünelim;

2 kişi var.
a kişisi: dedikodu, küstahlık, kibirlilik gibi durumları yapan birisi. hatta bunların hepsini karıştırıp ortaya ateşli bir şekilde bir şey çıkartarak yapan, toplumun "en kötü" diye varsaydığı bir birey.

b kişisi ise: yukardaki bireyin yaptığı şeylerin hiçbirini yapmaya gerek duymadan 1. örnekteki insanın yaşadığı hayattan çok daha fazla haz alarak ve çok daha az şeye ihtiyaç duyarak yaşayan insan.

şimdi a kişisi kötüdür. b kişisi iyidir. şeklinde bir sonuç çıkyor ortaya. oysaki yanlış bi sonuç bu. çıkartılması gereken sonuç şu olmalı; a kişisi, henüz gelişim aşamasında olan, hata yapan, sürekli hatalarına devam eden bir kişi ve büyüyen bir birey. en güzel terimiyle adlandırmak gerekirse "ilkel" birisi.

b kişisi ise, aynı şeyleri (kibirlilik, küstahlık vs. vs) yaparak, bunların anlamsızlığını görüp, yapmaktan vazgeçmiş, nitelikli, gelişkin bir kişi. en güzel terimiyle "çağdaş" birisi.

burada göstermeye çalıştığım, iyi yada kötü'nün varolmadığıydı.

şu soru akla gelebilir: e herkes böyle çirkin şeyler yaparak mı gelecek o güzel insan olma noktasına ?

-hayır. çünkü kişi bunları kendi kendine öğrenmeye kalktığında bu uzun ve başarısızlıkla sonuçlanma olasılığı yüksek bi uğraş olmaktadır. bireyin ailesidir ona o nitelikleri göstermesi gereken. göstermek dediğimiz burada, öyle sözle olan şeyler değil tabi. bizzat model olması gerekmektedir.

samimi olmayan insandır, kandıran insandır.
hırsızlık haklı olabilir; ancak cinayet, tecavüz direkt kötülüktür.
yani bir diğerine zarar vermediğin sürece kötü insan olamazsın (diğerleri için).
yalnız bir de kendine kötü olmak var, o da kendine fiziksel ve psikolojik/duygusal zarar vermekle oluyor.

kötülük bence insanın kendine yakışmayanı giymesidir.

bence, etik olmayan şey kötüdür.

Bana yapılmasını istemediğimdir.

Apartmanın girişine yazı asmışlar "bugün şu saatler arası su kesilecek" diye. Annemin ertes günü misafiri vardı. Evde kesin temizlik yapılacak. İşe gider gitmez aradım söyledim. İş arkadaşım "sana ne yahu, kendi sorunu" dedi. Kötü işte, bildiğin kötü!

başka insanların temel hak ve özgürlüklerini engellemek kötülüktür.

"Zayıflıktan doğan herşey" demiş Nietzsche. bencede öyle.

az önce.

ankarada ögrenciyim o yüzden antalyadaki evimizin bodrumuna en son kurban bayramında indim, bisiklet almak için.

dun aksam. camasir makinesi orda bizim.

2 saat önce.

geçen yaz istanbul beşiktaş'ta bi apartmanın bodrumuna inmiştim.

1 hafta önce

ben inmiyorum artık. hayalet var.

dün indim eski masayı köye çıkarmak için 2 tane pakette cola turkanın verdiği futbol topu buldum kapaktan çıkan acayip sevindirik oldum..:)

eski entry.leriniz de bu arada değerlendirilir her yazar gibi. hatta sorunlu olanlar çoksa uçurulursunuz.

10 entry hatalarınızdan ders aldığınızı, göstermek için

ya işleri güçleri yok da eski entrilerinizi mi okuyacaklar. ancak ispiyon olur da silinirse problem çıkarır. zaten formatı biliyorsanız sorunlu entrilerinizi bilir ona göre siler düzeltirsiniz. 10 tane düzgün entri yazıp biraz bekleyin, yeniden yazarsınız.

teşekküler.

bir de nedeni ateistleri nasıl müslüman yaparız başlığına;

şaka amaçlı, çocuğumu keserim! (bkz: cem yılmaz) yazdım diye uçmuşum.